11 Ocak 2014 Cumartesi

Bir Dinozorun Anıları - Mina URGAN

mina urgan

18.10.1998 yazıyor kitabın kapağında. Kitabı almamın ve okumamın üstünden 15 yıl geçmiş. Bir kez daha okumanın vakti gelmiş de geçmiş bile. Sayfalar sararmış, eski kitap kokusu belirginleşmiş. 

Mina Urgan, ingiliz edebiyatı profesörü. 1915 yılında doğmuş ve 2000 yılında 85 yaşındayken öldü. Anılarını derlediği bu kitabı tam 74 baskı yapmış ve Mina Urgan bu satış karşısında şöyle söylemiş : "Kitaplarımın nasıl bu kadar sattığını anlamadım, hala da anlamıyorum. Nasıl satar benim kitabım. O kadar aykırıyım ki bu topluma. Çok satıyorum, acaba çok mu bayağı yazıyorum. Acaba yanlış bir şey mi yaptım?"

Evet, Mina Urgan aykırı biri. Kitabının satmasının nedeni bana göre biraz bu aykırı tavrı (çünkü bizim insanımız aykırı olmaya cesaret edemese de aykırılara karşı merak duyar), anılarının çoğunda herkesin bildiği isimlerin yaşantılarının, karakterlerinin, bilinmeyen yönlerinin anlatılıyor olması ve Mina Urgan'ın gerçekten çok ama çok akıcı anlatımı. Bilindik isimler hakkında öyle yorumları, öyle anıları var ki, okurken "vay be" diyorunuz. Onbir yaşındayken Mustafa Kemal'le tanışıp dans ettiği kısımı okumak gerçekten zevkti. Diğer örnekler; 
  •  "Yahya Kemal tam anlamıyla bir asalaktı. Şişmanlar genellikle çok cana yakınken, o sevimsiz bir şişmandı. Sofrada davranışları hiç hoş değildi. Küçüklüğümde o yemek yerken midem bulanırdı."
  • "Halide Hanımla bir çatışma konumuz da Mustafa Kemal'di. Mustafa Kemal'i hiç sevmezdi. Onun yakışıklı olduğunu bile kabul etmezdi.
  • "Necip Fazıl, yavaş yavaş değişmedi. Dinle hiç ilgisi yokken, ansızın, sadece dindar değil, dinci oluverdi. 1930'lu yılların Necip Fazıl'ı ile 1940'lı yılların Necip Fazıl'ı arasında uzaktan yakından en küçük bir benzerlik yoktur. Bunlar iki ayrı kişidir sanki. Birincisi çocukluğumdan beri çok iyi tanırdım. Annemin yakın bir arkadaşına aşık olduğundan, bizim evden çıkmazdı. İkincisini ise, hiç görmedim, hiç tanımıyorum. Çünkü ben de, bütün arkadaşlarım da 1940'tan sonra onunla selamı sabahı kesmiştik. Süper-Mürşit olarak parlak kariyerini, hayretler içerisinde uzaktan izledik ancak"
  • "Sait Faik, kılık kıyafeti ve davranışlarıyla, yazar çizer takımının aydınlarına hiç mi hiç benzemezdi.Koltuğunun altında kitap taşımaz, okuduklarını anlatmaz, kişiliğini ikide birileri sürmez, kendinden hiç söz etmezdi. Öteki yazarlara kıyasla çok talihliydi. Geçim derdi yoktu.Annesi ona her gün belirli bir harçlık verirdi. İçki dışında hiçbir lüksü olmadığından, o parayla rahat idare ederdi."
Biraz da altını çizdiklerimden;
  • Çoğunluk yanlış bir tutum benimsemişse, o çoğunluğa boyun eğmek, o çoğunlukla anlaşmak zorunda değiliz. Bir adam, 1400 yıl önceki yaşam biçimini özlüyorsa, kendi dininden ve soyundan olmayanları kıtır kıtır kesmeye hazırsa, asıl amacı demokrasiden işine geldiği kadarıyla yararlanıp, sonra demokrasiyi kaldırmaksa, bizler demokrasi adına böyle bir adama neden hoşgörü gösterelim?  
  • Ben öteden beri yalnızlıktan hoşlandığım için, tek başına kalmayı yaşlılığın felaketlerinden biri saymıyorum. Yalnızlıkların en kötüsü, başkalarının arasında çekilen yalnızlıktır bence.
  • Mezarları ziyaret edenler, şuraya ya da buraya gömülmek istiyorum diyenler, ruhun ölümsüzlüğüne inananlardır herhalde. Ölümsüz ruhlarının mezardan çıkıp, şu ya da bu kabristandan manzaranın güzelliğini seyredebileceğini sanıyorlar. Ne mutlu onlara! Ama ne yazık ki ben ruhun ölümsüzlüğüne inanmıyorum. Arkalarında bıraktıkları büyük eserler sayesinde ancak büyük adamlar ölümsüzdür. Öldükten sonra beni bir çöplüğe, ya da herhangi bir çukura atmalarına razıyım. Elbette en doğrusu, işe yarayan organlarımın başkasına aktarılması, cesedimin de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde kullanılması.
Mina Urgan'ın cenazesini merak edenler için aktarayım. Kızının isteğiyle cenaze namazı kılınmış ve islami geleneklere göre gömülmüştür.

6 yorum :

  1. Mina Urgan 1999 yilinda hocam oldu ve halkla iliskiler dersinde bize evde kanyak yaparken tum mutfagi nasil yaktigini anlatisi ve 'iste boyle cocuklar, simdi tarifi vereyim ama siz yakmayin ogrenci evinin mutfaklarini' diyisi hala kulaklarimda. Bir dinazorun seyahatlerini de ben tavsiye ederim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne büyük şans, böyle bir hocadan ders alabilmek.

      Sil
  2. Ben de önceki yıllarda ödünç alıp okumuştum. Kütüphaneme eklemenin zamanı geldi de geçiyor bile. Hatırlatmış oldun bana :) sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de öyle bir huyum var. Okuduğum kitap illa ki benim olacak.Birinden ödünç almak, kütüphaneden almak iyi de benim olmalı işte. Bu da bir hastalık sanırım. Kitap biriktirme hastalığı. Teşekkürler yorumun için kitapçı kedisi.

      Sil
  3. Anılardan sonra seyahetlerini de okumak istemiştim...çok güzeldi teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seyehatleri de var elimde. Onu da okumuştum seneler önce. Tekrar okumanın zamanı geldi onun da. Teşekkürler yorumun için.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...