6 Eylül 2012 Perşembe

Ezici kör çoğunluk ve öfkeli çaresiz azınlık

 Yazmak istiyorum ama yazamıyorum kaç gündür. Ne yazacağımı, nasıl yazacağımı, nasıl ifade edeceğimi bulamadığımdandır belki de. Darmadağın düşüncelerim, öfkeliyim, nefret doluyum. Bu hainliği kabullenemiyorum. Vatan elden gidiyor söylemleri çok tuhaf geliyor ama o günlere son hızla yaklaşıyoruz. Kendi milletimden soğudum. Bu cahillikten, bu kör, sağır, dilsiz, beyinsiz insanlardan nefret ettim artık. Önceden bu kadar keskin bir ayrışma var mıydı sizce? Biz olduk onlar oldu, laik olduk, dindar oldular, Türk olduk, Kürt oldular, Kemalist olduk, Tayyipçi oldular, açık olduk, kapalı oldular. Toplumun her kesimi birbirinden nefret ediyor şu anda farkında mısınız? En azından kendi adıma konuşayım, eskiden böyle düşünmüyordum ama gerçekten bir kesime karşı öfke doluyum artık. Çünkü bu kesim yüzünden göre göre uçuruma yuvarlanıyoruz ve onlar çoğunluk oldukları için bizleri de sürüklüyorlar. Kör, cahil, nankör bir kesim. Nasıl bu kadar kör olabiliyorlar kabulleniyorum. Kendi kendimi kahrediyorum ve elimden gelen hiçbir şey yok. Dönen oyunları, gerçek yüzleri, planlanan karanlık geleceğimizi nasıl göremiyorlar. Halbuki çok da güzel oynanıyor senaryolar komşularımızda, gözlerimizin önünde.
 Mustafa Kemal'e yapılan nankörlük, en çok zoruma giden şey. En çok kabullenemediğim, kendi kendimi yıprattığım, nasıl olur dediğim nankörlük. Fakir, bitmiş, parça parça bölünmüş, paylaşılmış topraklardan, dişiyle tırnağıyla bir vatan kazanmış bir millet. Bu fakir milleti, bu bitmiş, bu çaresiz halkı uyandıran, birleştiren, cesaret ve kuvvet veren, dünyadan eşi görülmemiş bir komutan, bir devlet adamı, bir deha. Yaptıklarını okudukça ütopik bir film izliyormuş hissi uyandıran, hala nasıl başarmış diye sorduran insan. Dünyanın güçlü emperyalist devletlerine diz çöktürmeyi başarmış bir deha. Zamanının ötesinde, hatta şimdiki zamanın bile ötesinde bir beyin. Hayran olduğum bu büyük insanı, karalama, küçümseme, itibarsızlaştırma dönemi yaşıyoruz resmen. Nankör çoğunluk, nerden gelindiğini, neler yaşandığını, o küçük beyinleriyle küçümsediğini sandıkları insan olmasaydı neler olabileceğini düşünmeden, (düşünemeden diyelim daha doğru olur, çünkü böyle bir meziyetleri yok) salyalar saçarak dalga geçiyorlar. Hayran olduğum, anlatılamaz bir minnet duygusuyla sevdiğim insanın bu şekilde yok edilmeye çalışılması ve bunun hükümet eliyle, bilinçli bir şekilde yapılması içimi dağlıyor. Bu NANKÖRlüğü kaldıramıyor bünyem. Sinir sistemim bozuluyor. Kanser olucam yakında sinirden. Haber izlemek işkence oldu resmen artık. Bazılarının yüzünü görmek, sesini duymak tüylerimi diken diken ediyor. Sinirden beynim uyuşuyor. Gerçekten hasta olucam yakında. Hayır şöyle de bir şey var, dile de getiremiyorsunuz artık kimseye. Resmen bir korku imparatorluğu. Yazmaya, konuşmaya, düşüncelerimizi söylemeye korkar olduk. O kadar saçma bir durumda ki ülke. Ordusu içerde, teröristleri mecliste. Sonumuz hayır olsun diyecek gücüm bile kalmadı. O kadar umutsuzum.
 Artık her gün şehit haberi geliyor. Birkaç Mehmet ölüyor her gün. "Mehmet" hep fakirin garibanın çocuğu, zavallının eşi oluyor ve aklımızda yer ettiği süre bir kaç vah vah ve yazıktan öteye geçmiyor artık. Bir şey ne kadar sık olursa o kadar kanıksanır ya, artık rakamlar bile önemli değil.
- 10 şehit varmış
- Vah yazık.
Ertesi gün:
- 5 şehit varmış.
- Yazık.
Ertesi gün:
- 15 şehit varmış.
- Allah ailesine sabır versin. Yazık.
Kaç saniye sürer bu diyalog. Sanırım 5 saniye falan. İşte şehitlerimizin aklımızda kaldığı süre bu.
- 25 şehit varmış bugün.
- .....
Boşluğu siz doldurun. Karamsarım, umutsuzum, mutsuzum. Öfkeliyim, çaresizim, bıkkınım.
Oysa ki keyifli şeyler de yazmayı planlamıştım ama halim yok.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...