Çok boşladım yine blog seni. Ama inan hep aklımdasın. Gerçi bu aralar aklım epeyce karışık. Sevgili Jardzy, Üzümün anası buralarda ama kafa yoğun, sen ne güzel geziyorsun.
Misafirlerimiz de vardı biliyorsun. Üzüm için sıkıntılı günler yaşadık. Üzüm gerçekten çok farklı bir kedi. Kedi gibi değil. Hiç kimseyi istemiyor bizden başka. Sessiz, sakin eve alışmış, çığlık atan bir çocuk görünce tepkisi baya bi sert oldu. Kulaklar geri yattı, sırtındaki tüyler diken diken oldu, sonra auuuuu diye bir ses çıkarıp çocuğa saldırdı. Elinden zor aldık desek yalan değil valla. Evin ona ayrılmış odasından sadece ben evdeyken çıktı. Ona doğru yaklaşıldığı anda saldırı moduna geçti. Zor bir kedi yani. Aslında çok şaşırıyorum Üzüme. Bir insanla bir hayvanın karakteri bu kadar mı benzer, Üzüm'ün davranışlarına baktıkça kendimi görüyorum. Çok acayip bir his bu. Sessizliği, az insanı, düzeni seviyor, kalabalıkta ve düzeninin bozulduğu her an çok sinirli. İstediği an istediği kadar sevilecek, ne eksik ne fazla. Eksiğe de fazlaya da sinirleniyor. Karşısındakinin aklını okuyor sanki, seviyor mu sevmiyor mu, korkuyor mu hepsini anlıyor ve ona göre davranıyor. En önemli benzerliklerden biri de çocukları sevmiyor(uz) :) Düşünüyorum da, ben sonradan mı böyle oldum acaba diye, hayır ben kendim çocukken de çocukları sevmezdim aslında :D Yaa, olur mu hiç, büyüyünce değişirsin, hormonlar falan filan diyenlere sesleniyorum, hala sevmiyorum çocukları. Çocukları sevmiyor oluşum aslında gürültüye ve sürekli harekete tahammül edemiyor olmamdan kaynaklı sanırım. Dinginliği seviyorum ben. Fazla hareketli ve yorucu bana göre çocuklar ve onlarla geçirilen zaman.
Biraz gürültü ve hareketten başka aslında benim açımdan pek bir değişiklik olmadı ama eşimin ailesi ve eşim için keyifli zamanlardı. Her gün bir yerlere gittiler, çocuklar çok mutlu oldu, onlar için değişiklik oldu.
Ders çalışıyorum deliler gibi, çılgınlar gibi. Haziran sonu diyorlar sınav için ama hala ilan edilmedi. Rekabet kızıştı, millet kursa falan yazıldı. Ben gerek görmedim, açıp kitabı okuyunca da aynı şey, başkası anlatınca da aynı şey. O kadar para veremem valla. Evimde ders çalışmam için de bir engelim yok, çoluğu çocuğu olanlar için bir fırsat tabi kurs ama bana gerekli değil.
Canım eşim sağolsun bana çok destek oluyor, ders çalışmam için elinden geleni yapıyor, ev işlerini yapıyor, destek oluyor.Hayatımı güzelleştiren ve kolaylaştıran bir eşim var, çok şanslıyım. Bütün koşullar müsait yani ders için. Bu sınavdan 100 almalıyım blog, işin sözlü kısmına elim kuvvetli girmeliyim, çünkü işin içine mülakat girince karışık işler de giriyor devreye. Bazı açılardan avantajlı durumdayken, bazı durumlarda dezavantajlıyım sözlü için. Düşündükçe motivasyonumu düşüren konular olsa da, sınav için amacım dediğim gibi hiç yanlış çıkarmamak.
Yazdıklarınızı okumaya çalışıyorum ama dersten başka herhangi bir şeyle meşgulken kendimi çok kötü hissediyorum (şu an olduğu gibi). O yüzden genelde yolda, tuvalette ya da küçük molalar verdiğimde okuyorum sizi. (Küçük Joe :) Yine mi tuvalet deme, zamanım yok ne yapayım) Saçımı boyatmam, kestirmem lazım, ablacığım kalıcı makyaj sertifikası da aldı, gidip gözümü boyatayım diye düşünüyorum ama ne zaman :( Haziran sonu olursa sınav, yetişememekten korkuyorum. Geceleri kesintisiz uyuyamıyorum, sürekli çalıştığım dersler dönüyor aklımda, sorular cevaplar...
Bu sene kitap fuarına gidemeyeceğim için üzülürken, son saatlerinde ziyaret edebildik. Yine beklentilerimi karşılamadı fiyat açısından. Zaten bu aralar kitap da okuyamadığımdan 1 tanecik almakla yetindim. Elias Canetti "Hayvanlar Üzerine" yi aldım.
Renksiz günler yaşıyorum anlayacağın bugünlerde. Ama şöyle düşünüp motive ediyorum kendimi, dişini sıkacağım birkaç ay, sonra bir daha ömür billah ders falan çalışmayacağım.