28 Nisan 2015 Salı

Yine sıkıcı ders muhabbeti...


Çok boşladım yine blog seni. Ama inan hep aklımdasın. Gerçi bu aralar aklım epeyce karışık. Sevgili Jardzy, Üzümün anası buralarda ama kafa yoğun, sen ne güzel geziyorsun. 

Misafirlerimiz de vardı biliyorsun. Üzüm için sıkıntılı günler yaşadık. Üzüm gerçekten çok farklı bir kedi. Kedi gibi değil. Hiç kimseyi istemiyor bizden başka. Sessiz, sakin eve alışmış, çığlık atan bir çocuk görünce tepkisi baya bi sert oldu. Kulaklar geri yattı, sırtındaki tüyler diken diken oldu, sonra auuuuu diye bir ses çıkarıp çocuğa saldırdı. Elinden zor aldık desek yalan değil valla. Evin ona ayrılmış odasından sadece ben evdeyken çıktı. Ona doğru yaklaşıldığı anda saldırı moduna geçti. Zor bir kedi yani. Aslında çok şaşırıyorum Üzüme. Bir insanla bir hayvanın karakteri bu kadar mı benzer, Üzüm'ün davranışlarına baktıkça kendimi görüyorum. Çok acayip bir his bu. Sessizliği, az insanı, düzeni seviyor, kalabalıkta ve düzeninin bozulduğu her an çok sinirli. İstediği an istediği kadar sevilecek, ne eksik ne fazla. Eksiğe de fazlaya da sinirleniyor. Karşısındakinin aklını okuyor sanki, seviyor mu sevmiyor mu, korkuyor mu hepsini anlıyor ve ona göre davranıyor. En önemli benzerliklerden biri de çocukları sevmiyor(uz) :) Düşünüyorum da, ben sonradan mı böyle oldum acaba diye, hayır ben kendim çocukken de çocukları sevmezdim aslında :D Yaa, olur mu hiç, büyüyünce değişirsin, hormonlar falan filan diyenlere sesleniyorum, hala sevmiyorum çocukları. Çocukları sevmiyor oluşum aslında gürültüye ve sürekli harekete tahammül edemiyor olmamdan kaynaklı sanırım. Dinginliği seviyorum ben. Fazla hareketli ve yorucu bana göre çocuklar ve onlarla geçirilen zaman.

Biraz gürültü ve hareketten başka aslında benim açımdan pek bir değişiklik olmadı ama eşimin ailesi ve eşim için keyifli zamanlardı. Her gün bir yerlere gittiler, çocuklar çok mutlu oldu, onlar için değişiklik oldu. 

Ders çalışıyorum deliler gibi, çılgınlar gibi. Haziran sonu diyorlar sınav için ama hala ilan edilmedi. Rekabet kızıştı, millet kursa falan yazıldı. Ben gerek görmedim, açıp kitabı okuyunca da aynı şey, başkası anlatınca da aynı şey. O kadar para veremem valla. Evimde ders çalışmam için de bir engelim yok, çoluğu çocuğu olanlar için bir fırsat tabi kurs ama bana gerekli değil. 

Canım eşim sağolsun bana çok destek oluyor, ders çalışmam için elinden geleni yapıyor, ev işlerini yapıyor, destek oluyor.Hayatımı güzelleştiren ve kolaylaştıran bir eşim var, çok şanslıyım. Bütün koşullar müsait yani ders için. Bu sınavdan 100 almalıyım blog, işin sözlü kısmına elim kuvvetli girmeliyim, çünkü işin içine mülakat girince karışık işler de giriyor devreye. Bazı açılardan avantajlı durumdayken, bazı durumlarda dezavantajlıyım sözlü için. Düşündükçe motivasyonumu düşüren konular olsa da, sınav için amacım dediğim gibi hiç yanlış çıkarmamak. 

Yazdıklarınızı okumaya çalışıyorum ama dersten başka herhangi bir şeyle meşgulken kendimi çok kötü hissediyorum (şu an olduğu gibi). O yüzden genelde yolda, tuvalette ya da küçük molalar verdiğimde okuyorum sizi. (Küçük Joe :) Yine mi tuvalet deme, zamanım yok ne yapayım) Saçımı boyatmam, kestirmem lazım, ablacığım kalıcı makyaj sertifikası da aldı, gidip gözümü boyatayım diye düşünüyorum ama ne zaman :( Haziran sonu olursa sınav, yetişememekten korkuyorum. Geceleri kesintisiz uyuyamıyorum, sürekli çalıştığım dersler dönüyor aklımda, sorular cevaplar... 

Bu sene kitap fuarına gidemeyeceğim için üzülürken, son saatlerinde ziyaret edebildik. Yine beklentilerimi karşılamadı fiyat açısından. Zaten bu aralar kitap da okuyamadığımdan 1 tanecik almakla yetindim. Elias Canetti "Hayvanlar Üzerine" yi aldım. 

Renksiz günler yaşıyorum anlayacağın bugünlerde. Ama şöyle düşünüp motive ediyorum kendimi, dişini sıkacağım birkaç ay, sonra bir daha ömür billah ders falan çalışmayacağım.  

9 Nisan 2015 Perşembe

Benden son havadisler


Yine uzaklaştım, ama bu defa harbiden ders konusunda yardırıyorum :) Gece gündüz çalışmaya başladım, çünkü Haziran sonu olacakmış - mış sınav, öyle diyorlar. 

Gözlüklendim, astigmatım artık iyice kör gibi dolaşmama sebep olduğundan, takmak zorunda kaldım sonunda. Başkanımın deyimiyle, "örtmenim gözlüğü" aldım kendime. Kalın çerçeveli olanlardan. Sevdim ama, yakıştı bence.

Dün canım eşimin doğumgünüydü. Hiç bir şey yapmadım :( Ne küçük bir sürpriz, ne hediye. İlk defa böyle bir şey oldu. Neden oldu? Bu ders olayına çok kaptırdım kendimi. Herhangi başka bir şey düşünürken bile zaman kaybediyormuşum gibi hissediyorum kendimi. Öyle odaklanmış durumdayım. Hem eşim ayakkabı ya da takım elbise istiyor, beraber gider alırız diye düşündüm. Cumartesi akşamı da Alsancağa gidip içip eğlenmeyi düşünüyorum. Gecikmiş kutlama olacak bir nevi. Akşam kayınvalidemle konuştuk. "İyi ki doğurmuşsun kocamı" dedim. "Asıl seni aramak lazım bugün" dedim. Afalladı önce :) İçinden geçenleri eşim alt yazı geçti sonrasında. "Sen alasın diye doğurmadım ben oğlumu" demiştir dedi. O afallama aşamasında sanırım içinden ona benzer şeyler geçmiştir :) Ama "siz mutlu olun yeter" dedi bana sesli olarak, sessizleri karıştırma, boşver :) 10 gün sonra bize geliyorlar, kayınvalide, kayınpeder, görümcem ve çocukları. 10 gün kalacaklar. Çok ağır misafirlerim var anlayacağın ama ben -yapabilirsem tabi- ders çalışmayı planlıyorum.  Üzümle çocukların arasında geçecekler tedirgin etse de bir şekilde halledicez artık, yapacak bir şey yok. Zaten uzak durmalarını öğretecektir Üzüm onlara. 

Şimdilik bu kadar, belki akşam piyanoda harikalar yaratan kocamın marifetlerini paylaşırım sizinle :)


1 Nisan 2015 Çarşamba

Karanlık



2015 yılında ülkenin tümünde yaşanan elektrik kesintisi ile ülkenin içinde bulunduğu karanlık durum birleşerek tam bir kabus yaşattı. Dün bu ülkede çok vahim şeyler yaşandı. Bana göre bu olay, bazılarının güç ve iktidar uğruna neler yapabileceğinin, ne kadar karanlık işlere girebileceğinin, neleri feda edebileceğinin pis bir göstergesiydi. Uzun zamandır zaten bir bataklığa çekilen yargı, sahnelenen bu oyunda kurban edildi. Sahnenin gerisini görmesem de, kirli oyunların farkındayım ve tiksintim daha da artıyor. 

Olayların az çok farkında olabilen herkes gittikçe bir çaresizliğe, ümitsizliğe yönelip kendini soyutlamaya çalışıyor, ben de bu kişilerden biriyim. Görmeme, duymama, haberleri izlememe çabalarım devam etse de, gözünüze sokulan gerçeklerden kaçamayacağınız anlar oluyor. Dün yaşanan gerek elektrik kesintisi, gerekse savcının ölümü bu ülke adına tam anlamıyla karanlık günlerinin yaşandığının göstergesi.  Endişeliyim, üzgünüm ve korkuyorum. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...