27 Nisan 2016 Çarşamba

Korku - Stefan ZWEİG




Yazarın okuduğum 3.kitabı. Satranç'la başladım ve hayran oldum. Sonra "Bir Kadının Yirmi Dört Saati"yle devam ettim. Ve şimdi "Korku". Çok güzel yazmış be. Konudan daha çok, kendine hayran kaldığım nokta, insan psikolojisini anlatışı. Öyle derin, öyle detaylı anlatıyor ki, okuduğunuz kişi siz oluyorsunuz bir anda. 

Kitapları incecik, evden işe, işten eve serviste bitirdim Korku'yu. Zweig, tüm kitapları okunacaklar listenizde olmalı bence. Benim için sıradaki kitabı "Olağanüstü Bir Gece".

"Korku, cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir.  İçte tutulan gözyaşları  akıtılanlardan daha acıtıcıdır."

24 Nisan 2016 Pazar

Mim


Kalem Nasırı'nın gecikmeli olarak cevapladığı mimi ben hemen yazmak istiyorum. Çünkü hem yazasım olup hem ne yazacağımı bilemediğim bir durumda güzel bir kurtarıcı oldu mim cevaplamak. 

Hemen başlıyorum ve farklı sebeplerle de olsa benim gibi uzun bir ara veren Kedileri Seven Kız'ı mimliyorum. Umarım senin için de bir dönüş yazısı olur. 

1 - Yakın çevrenizdeki insanlara blogunuzdan söz ediyor musunuz?
Blogumu sadece eşim biliyor. Yakın çevremden birilerinin -özellikle iş çevremden- blogumu öğrenmesi benim için kabus olur sanırım. Buraya rahat rahat yazamayacaksam ne anlamı var ki. Kimseye söz etmek gibi bir niyetim de yok. Böylesi çok daha özgür bir ortam sağlıyor yazmak için. 

2 - Neden blog yazıyorsunuz?
Şimdi 2012'de ilk yazdığım yazıyı açtım. Bu soruyu cevaplamışım desem :) İşte aynen şu;
"Yazma ihtiyacı neden hisseder ki insan? Dışavurum veya paylaşma isteği... Bilmiyorum benim yazma sebebim hangisi. Özel hayatı çok da paylaşma yanlısı değilimdir aslında. Facebookta her anını fotoğraflayarak paylaşan insanların amacını pek de anlayamam ama blog okumayı seviyorum. Belki bu yüzden ben niye yazmayayım diye düşündüm. Birkaç yazıdan sonra bitecek bir heves de olabilir. Devam da edebilirim. Günlük tutar gibi yazmak istiyorum. Önceden günlükler köşe bucak saklanırdı. Şimdi ise okunsun diye yazıyoruz. Hadi hayırlısı..."
Paylaşımdan da ötesi, blog yazmak beni rahatlatıyor. İçimi döküyorum işte. Ayrıca seviyorum ben blog dünyasını, okumayı da seviyorum, yazmayı da. 

3 - İlk yazınız ve son yazınız arasında ne gibi farklar var?
İlk yazım yukarıya yapıştırdığım yazı.  Pek bir fark yok gibi dimi. Fark olmaması iyi mi kötü mü bilemedim bak şimdi :)

4 - Blog yazmak normal yaşantınıza ne kattı?
Sandığım kadar yalnız olmadığım hissini yaşattı bana. Birebir tanışmasam da çok güzel insanlar dahil etti hayatıma. 

5 - Yakın arkadaşlarınıza blog yazmayı önerir misiniz?
Blog yazdığımdan haberdar olmamaları için önermem sanırım :P Bana kimse önermedi, yazacak olan eninde sonunda buluyor yolunu bence.

6 - Hangi kaynaklardan ilham alıyorsunuz?
İlham deyince sanki çok edebi şeyler yazıyormuşum gibi geldi. İlham demeyelim de, beni yazmaya dürten şey kişisel yaşamımdaki şeyler aslında. Beğendiğim şeyler, nefret ettiğim şeyler, okuduklarım, izlediklerim falan. 

7 - Diğer blog sahipleriyle iyi ilişkiler kuruyor musunuz?
Hımm, buradaki kimseyle kötü bir ilişkim olmadı. Ama biraz vefasızlık ettiğim kişiler var sanırım. Bazı kişilerin bana yaşattığı mutluluğu onlara yaşatamamanın verdiği utanç oluyor bazen. 

8 - Rahatsız olduğun konular var mı?
Blog dünyası şu meşhur "takibe takip" yapılan yerlerden farklı bence. O niyetle başlayan, samimiyetsiz bloglardan rahatsızım. 


23 Nisan 2016 Cumartesi

Güne dair notlar


Fotoğraf geçen haftadan. Film bile izlemediğim uzunca bir süreden sonra Küçük Joe'nun yazılarında gördüğüm filmi izlemeye karar vermiştim. The Holiday. Üzüm yine eşlikçimdi tabi. Kitap fuarına gittik geçen haftasonu, inanılmaz kalabalıktı, girişte upuzun bir sıra vardı, daha ileri saatlerde gitmek üzere vazgeçip Alsancağa gittik. Akşama doğru gittiğimizde gayet sakindi, rahat rahat gezdik. Daha doğrusu gezdim, çünkü eşim kapıda bekledi, onu sarmıyor pek. Çocuk kitapları ağırlıktaydı geçen sene olduğu gibi. %20 - %30 nadir de olsa %40 indirimli kitaplar vardı. Elimde okumadığım kitaplar olmasına rağmen yine kitap aldım. Kesinlikle bir hastalık bu, dayanamıyorum. Sonra haftaiçi idefixte bahar kampanyasını gördüm. 4 kitap da ordan aldım. Bunlar bitene kadar kitap almayacağıma dair kendime ciddi bir söz verdim. 

Bugün çok yorucu bir gündü. Uzun zamandır temizlemediğimiz evimiz pırıl pırıl şu an. Bir çuval çöp çıkardık evden. Yazlıkları da çıkardım. Giymediğim kıyafetlerimi ayırdım. Yarın da kilere ve ayakkabılara el atacağım. Temizlik sonrası yaşanan doyumu yaşıyorum şu an yorgun bir şekilde. 

Kendimi gerçekten iyi hissediyorum artık. Kullandığım mucizevi ilacı bırakmak aklımın ucundan geçmiyor çünkü şu anki beni çok sevdim. Kafama takmıyorum, olan bitenlere uzaktan bakıp, amaaaan diyorum. Geceleri ayrı bir alem, rüyalar alemi. Ağır bir ilaç da değil, yan etkisi de yok. Daha ne olsun.

Şimdi kitabımı alıp uzanacağım, temizlenmiş evin tadını çayım ve kitabımla kutlayacağım.  


14 Nisan 2016 Perşembe

Bir terapi yöntemi olarak boyama

Boyamaya başladım blog. Dün akşam eve gidince yemek, yemek sonrası toparlanma, duş, saç baş işlerinden sonra uzun zamandır oturmadığım masama oturdum. Ders çalışırken 7/24 bulunduğum odaya hazin sondan sonra girmek bile istemiyordum. Odayı bok götürüyor zaten. Özene bezene düzenleyip, "benim odam" diye mutlu olduğum oda, şimdilerde kurumuş çamaşırların yığılı bir şekilde katlanmayı ve ütülenmeyi beklediği iğrenç bir oda durumunda. Neyse, dün açılışı yeniden yaptım. Hiç sevmediğim beyaz ışıklı ampulü de değiştirdim. Beni çok mutlu eden hediye boyama kitabımı açtım. İçinden mektup da çıktı, tadından yenmez :) Kedi resmini boyacaktım aslında ama sinek kuşu daha cazip geldi. Spotifydan güzel bir liste de açtım. Sonuç böyle oldu işte. 


Büyüklere boyama olayı ilk çıktığında millet habire alıyor, boyayıp boyayıp fotoğraf paylaşıyordu, ben de bi taraflarımla gülüp, dalga geçiyordum. Eşek kadar insanların uğraştığı şeylere bak diyordum. Buyrun efendim, istediğiniz yerinizle gülebilirsiniz bana, hakettim ben. 

12 Nisan 2016 Salı

Dönüş




7 aylık bir aranın ardından yeniden merhaba. Başlaması en zor yazım bu olacak sanırım. Nerden başlasam, nasıl anlatsam... Sınava hazırlanma sürecini, her yazımda bahsettiğim karanlık, stresli dönemi sen de biliyorsun be blog. Buraya yazmadığım, yazamadığım, yazmak istemediğim, hatta hiçbir şey yapmak istemediğim 7 aylık süreçte neler yaptım. Tahmin ettiğiniz üzere sınavı kazanamadım, daha doğrusu kazandırılmadım. Detaylara fazlaca girmek istemiyorum. Bir sürü şaibenin olduğu, bir sürü kişinin hakkının yendiği "ülkem sınavlarından" biriydi işte. Haksızlığa uğrayan ilk kişi değilim, son da olmayacağım, biliyorum. Davamı açtım, umudum olmasa da bekliyorum işte. 

Uzunca bir dönem uykusuz, sonrasında sürekli uyuyarak geçirdiğim, hiçbir şeyden zevk almadığım, mutlu olamadığım bir dönemdi yazmadığım dönem. Hayatımda içtiğim alkol toplamını bu süreçte fazlasıyla aştım. Votka ve ekürileri olan vişne, portakal, mandalina favorimdi. Şu aralar  gecelerimi rüyalar aleminde geçirmemi sağlayan, beni olan bitenlere karşı sanki başkalarının hayatlarıymışçasına uzak tutan, oldukça umursamaz ve "amaaan banane ya" dememi sağlayan bir antidepresan kullanıyorum ve uzunca bir süre kullanmaya devam edeceğimi düşünüyorum. Benim gibi rüya görmeyen, görse de hatırlamayan biri için uyur uyumaz başlayan ve birbiri ardına devam eden, yüzlerce rüya görmüş ve hepsini de yaşamış gibi yorgun uyanmamı sağlayan ilginç bir ilaç kendisi. 

Kimseyle paylaşmak istemediğiniz, paylaşamayacağınız şeyler oldu mu hayatınızda? Gerçi neyimizi tam olarak paylaşabiliriz ki başka biriyle? Ne kadarını anlayabilir, ne kadarına ortak olabilir? Hayalkırıklıklarının, çaresizliklerin, umutsuzlukların, yılgınlıkların dışımıza yansıyan parçalarına tanık olmaktan öteye gitmiyor aslında paylaşılan.  Zaman zaman açtım blogumu, ama ilk cümleyi yazamadım bir türlü. Yazılarınızı okumadım, hatta kitap bile okumadım uzunca bir süre. Yeni yeni kitap okumaya başladım. 

Hiç tanımadan beni merak eden, yorum bırakan birilerinin olması ne güzelmiş. Ve Ayşegül... Mektupların ve çooook değerli hediyelerin için sana ne kadar teşekkür etsem az. İyi ki varsınız. Kısacık bir başlangıçla da olsa yeniden burada olmak güzel. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...