18 Ağustos 2015 Salı

Gelgit



Bezginim. Parçalı bulutlu, bir açılıp bir kapanan havada, beton rengine bürünmüş dalgalı bir deniz gibiyim. 

Çalıştığım ortam, insanlara karşı sevgisizliğimi günbegün artırıyor. Bazen düşünüyorum da, internet olmasa, blog olmasa ve kitaplar olmasa, kendimin bu dünyada türünün tek örneği olduğunu düşüneceğim. İyi ki kitaplar var, iyi ki okuduğum zaman benim gibi düşündüğünü gördüğüm ve yalnız değilmişim hissini yaşadığım insanlar var. Küçük Joe'nun yazısını okuyunca tanım olarak daha da netleşen azınlığın azınlığı olma durumunu yaşayan bir tek ben değilim. Her ne kadar yalnızlığı seviyorum desem de, insanların tümünün etrafımdaki tipler gibi olmaması, tanıdık hisler ve düşünceleri olan insanların var olduğunu bilmek güzel bir duygu. Bir gün çoğunluk olabileceğimize ilişkin umudun var mı? Benim yok. 

Neden artık buraya yazarken bu kadar zorlanıyorum? Ve kitap okurken de zorlanıyorum. Ve zamanımı değerlendirmeye çalışırken ve hiçbir şey  yapmadan akan zamanın ardından bakarken de. Kafamda sürekli uçuşan düşünceler ve hiçbirine odaklanamıyorum. Satırları geçerken bir de bakmışım başka yerlerde aklım, dön başa, dön başa... Aynı sebeple mülakat için de çalışamıyorum. Ne düşünüyorum, o da net değil. Sadece isteksizlik ve bezginlik hali. 

Şımarıkça bir mutsuzluk bu değil mi? Sağlığım yerinde, ailemin de sağlığı yerinde. İşimiz gücümüz, başımızı sokacak evimiz, dilediğimiz şeyi yiyebilecek paramız var. Peki mutsuzluğun sebebi ne? Doyumsuz ve şımarık bir ruh mu? Böyle düşününce kendime de kızıyorum zaman zaman. "Ergen triplerine başladın yine" diyorum. Sonra düşünüyorum yaşam işe gidip gelmek, yemek yemek, uyumak ve tekrar aynılarını yapmak mı?  Bir kızıyorum, bir hak veriyorum kendime.

Kaç yıldır yıldızlı bir gökyüzü bile görmedim.

13 yorum :

  1. Ben düğünlerden asosyal biri olduğum için hep kaçarım, çok az düğüne gitmişliğim vardır. Özellikle klasik düğünlerde hani halay çekenler olur (ya da olurdu eskiden, çocukken biz, şimdi nasıl oluyor düğünler hiç bilmiyorum) bu grup böyle aşırı neşeli, heyecanlı hareketli insanlardan oluşur hani.. Sonra ortada bi yerde, genellikle zorla kaldırılmış, o da ayıp olmasın diye kalkmış bulunan biri olur ve illa ki adımları yanlış yönde gider, sonunda ritmi de yakalayamaz hani birde halay kopar onun hemen önünden. Ama halayı da bırakamaz bir türlü, diğerinin omzuna yetişebilmek için böyle bir ileri atılır, bir geriden çekerler, bir karışık tuhaf, ağlamaklı hal olur. Bu başıma hiç gelmediği halde, nedense hayat halayında bu sıra aynen böyle hissediyorum.. Ne tuhaf.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hala aynı düğünler Ceren :) Ne güzel ki senin çocukluğunda kalmış :))
      Ritmi yakalayamayanlardanız işte, o kalabalıkta oraya ait olmadığı herkes tarafından anlaşılabilen, halayı koparan halkalarız :D Halayda sürükleniyoruz ritimsiz bir şekilde.

      Sil
  2. çünkü kafamızın için gün geçtikçe daha da kalabalıklaşıyor..
    aynı sorun bende de var, hiçbir şey yapamıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nerde çokluk, orda bokluk işte. Kafayı da biraz ıssızlaştırmak lazım.
      Lazım da,
      Nasıl?

      Sil
  3. <3 <3 <3 Gerçekte etnik bir azınlığa mensup olmayan birinin o yazıda kendinden bir şey bulması bana çok iyi geldi.

    Kitapsız Kedi, sana şunu demek istiyorum sadece: bir ay boyunca çok yoğun çalışıp, kendini çok zorlayıp, bir sınavın birincisi oldun ve bunun ardından pek dinlenemeden gene işinde çalışmaya devam ettin. Yorulman, bezgin hissetmen belki biraz bundan da olabilir mi? Hem de sıcaklar, hem de bu berbat gündem. Çok yüklenme lütfen kendine.

    Bir de ilk ve son cümlelerin bana büyüleyici geldi. Söylemek istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Etnik çoğunluğun içindeyken bile azınlığın azınlığı gibi hissetmek ne hazin dimi :) Belki daha da vahim. Bir türlü çoğunluğun yaşadığı aidiyeti hissedememek... Bu duygu aslında sadece etnik kültürle değil HER ŞEYle ilgili. Her şeyde azınlık olmakla.
      Teşekkür ederim Küçük Joe, iyi ki varsın.

      Sil
  4. Sanırım bende bezdim...evet evet bezdim...

    YanıtlaSil
  5. İşyerinde geçirilen zaman, insanın hayatının enn büyük kısmını kapladığına ve senin işyerinde de birsürü sevmediğin, seni bunaltan ve daraltan insan olduğuna göre, bezmen aslında biraz normal. Ben de (hayvanlarla ilgili durumlardan ve politik meselelerden dolayı) son yıllarda insanlardan çok soğudum. Kendi ırkımı sevmiyorum resmen. Ama tabii ruhumu ferah ve aydınlık tutmaya ekstra gayret ediyorum.
    Bence geçer senin bu durumun. Kötü olan hiçbir şey kalıcı değil, sıkma canını. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçecek, her şey geçiyor. Biraz kahve koklamam lazım sanırım :D

      Sil
  6. Senin varlığından haberdar olmak bize çok iyi geldi, yunus ve ben seni sık sık anıyoruz, her gördüğüm kedide ilk önce sen aklıma geliyorsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Ayşe hoş geldin. Senden haberler almak da bana çok iyi geliyor.

      Sil
  7. Hepsi olabilir, dayanılabilir ama hayır yıldızlı bir gökyüzü görmelisin! Bunu ihmal etmemelisin!

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...