2 Şubat 2015 Pazartesi

Satranç - Stefan Zweig

stefan zweig

İntihar etmiş bir yazar daha. İntiharından önce yazdığı son kitabı Satranç. Bu sene intihar eden yazarlardan gidiyorum, tamamen tesadüf. Zweig'in intihar ettiğini kitabı okuduktan sonra öğrendim. İlk Stefan Zweig kitabım. Methini çokça duyduğum bir kitaptı, tüm övgüleri fazlasıyla hakettiğini düşünüyorum. 2 saatlik okumayla bitirebileceğiniz kadar kısa, uzun yıllar aklınızda kalacak kadar derin. 

İki ana karakter var. Dr.B, Nazilerce sorgulanmak üzere bir otel odasına kapatılan bir avukat. Maruz kaldığı işkence ise, diğer tekniklerden farklı: hiçliğe maruz bırakılmak. Hiçliğe maruz kalmanın ne demek olduğunu size yaşatan satırlar... Hiçbir uyaranın olmadığı dört duvar. Satranç teknikleri kitabı bulmasıyla Dr.B, hem kendini fazlasıyla oyalıyor, hem de çıldırmaktan kurtuluyor. Ama bir süre sonra satrançtan başka bir şey düşünemez, beynini farklı bir şeye adapte edemez hale geliyor.  

Diğer karakter ise Czentovic. Satrançtan başka bir şey bilmeyen bir köylü. Ruhunda his taşıdığına dair hiçbir belirti olmayan bir dünya şampiyonu. İki kişi bir gemide yolculuk sırasında tesadüfen karşılaşırlar ve soluksuz okuyacağınız bir oyun oynarlar.

Zweig'in intihar mektubu beni çok etkiledi. Duyarlılık insan için bir gereklilik, bir güzellikken, neden bir kanser hücresi, bir yük oluyor. Neden duyarlı insanlar mutsuzluğa, hüzne mahkum bırakılıyor. 2.Dünya Savaşı'nın verdiği acı Zweig'e katlanılmaz geldiğinde ve bir şeylerin düzeleceğine olan umudunu yitirdiğinde başka yol görmüyor ve şunları yazıyor:

"Kendi isteğimle ve bilinçli olarak hayattan ayrılmadan önce son bir görevi yerine getirmeye kendimi mecbur hissediyorum. Bana ve çalışmalarıma böyle iyi ve konuksever şekilde kucak açan harikulade ülke Brezilya'ya içtenlikle teşekkür etmeliyim. Her geçen gün bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim. Benim lisanımın konuşulduğu dünya bana göre mahvolduktan ve manevi yurdum Avrupa'nın kendi kendisini yoketmesinden sonra hayatımı yeni baştan kurmayı daha fazla isteyebileceğim bir yer daha yoktu.

Ama hayata 60 yaşından sonra yeni baştan başlamak için özel güçlere ihtiyaç var. Benim gücüm ise uzun yıllar süren yurtsuzluğum sırasında tükendi. Böylece ruhsal çalışması her zaman en büyük sevinci ve bireysel özgürlüğü bu dünyanın en büyük nimeti olan bu hayatı, zamanında ve dimdik sona erdirmek bana daha doğru görünüyor.

Bütün dostlarımı selamlarım! Umarım uzun gecenin ardından gelecek olan sabah kızıllığını görebilirler! Ben, çok sabırsız olan ben, onların önünden gidiyorum."


7 yorum :

  1. Çok ilginç bu sabah onu düşünüyordum. O olduğunu bilmeden. Latin Amerika'da İkinci dünya savaşının ızdırabına dayanamayıp intihar eden entelektüeli. İlk Ahmet Altan'dan düymuştum. Bir televizyon programında lafın sırası gelmiş bahsetmişti hüzünle. Ara ara düşünürüm o kişiyi. Kendimi onun yerine koyarım. Anlamaya çalışırım. Ben bir gün o hale gelir miyim diye kafamda kurarım. Yaptığı doğru mu yanlış mı kafamda kendimce ölçüp biçerim. Üstelik bu kitabı da biliyorum. Okudum. Okumadan önce de babam anlatmıştı yıllar önce. Satranca duyduğu ilgiden okumuş olmalı. Çok güzel anlatmıştı hem. Sanırım babamın bahsini ettiği tek roman ömrü boyunca. Başka bir romandan bahsettiğini hiç hatırlamıyorum. Babam pek roman okuyan bir insan değildi. Böyle işte. Parçalar nereden dolanıp birleşti günün sonunda :) Stefan Zweig'mış o entelektüel. Nedense aklımda kalmayacak gene unutacakmışım gibi bir his.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biliyor musun Joe, ben de son zamanlarda sık sık bu durumu düşünüyorum, hatta eşimle de konuşur olduk. Yanıbaşımızda yaşananlar bizim de başımıza gelecek olsa -ki çok uzak bir ihtimal olarak görünmüyor- ne yapardık diye. Ben intihar ederdim dedim, eşimse cesaret edemeyeceğini. Zweig, savaştan uzaktı, ama ruhu yapılanları kaldıramıyordu ve aydınlık günlerin döneceğine olan umudunu yitirdiğinde de intihar etti.
      Aklında kalacak bence bu sefer :)

      Sil
  2. Okumaya başladım bugün okulda:)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...