28 Eylül 2013 Cumartesi

Home (Yuva) Belgeseli



yuva


Bu belgeseli tüm insanlık izlemeli. Hatta herkese zorla izletilmeli. İnsanın yıkıcılığı, yok ediciliği, ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. 4 milyar yaşındaki dünyada, insan 200 bin yıldır sahnede. Ve yaklaşık 70 yılda müthiş bir hızla tükettiğimiz dünya. Milyonlarca yılda oluşmuş bütün birikimleri son 100 yılda tüketme noktasına getiren insan. Kendi açgözlülüğüyle, her şeyin kendi için var olduğuna dair kibirli düşüncesiyle, her şeyi tüketen, yok eden insan. 

Şöyle bir söz var belgeselin içinde, "doğada gereksiz ve zararlı diye bir yoktur." Aslında doğada zararlı tek canlı insan. Sadece kendi sonumuzu hazırlamıyoruz. Bizimle beraber tüm canlı hayatını bitiriyoruz. Ve bunu bizler, yani şu an yaşayan nesil yapıyor. Bizler 4 milyar yaşındaki dünyanın sonunu hazırlayan nesiliz. Ne kadar üzücü...

Öyle çarpıcı rakamlar var ki, bazılarını paylaşmak istiyorum;
  • Yeryüzünde her dört kişiden biri, 6000 yıl öncesinin imkanlarıyla yaşıyor. Yalnızca doğanın mevsimden mevsime sağladığı enerji ile yetiniyor. Tam 1,5 milyar insan bu şekilde yaşıyor. Bu sayı, tüm zengin ülkelerin toplam nüfusundan bile çok.
  • Son 60 yılda dünya nüfusu neredeyse 3’e katlandı. 2 milyardan fazla insan şehirlere taşındı.
  • Hayatında belki bir kez bile otlak göremeyecek olan hayvanlar, daha günlük yaşama alışamadan et imalatının hedefi oluyor. Ortaya çıkan tablo şu: 1 kilo patates üretmek için 100 litre, 1 kilo pirinç üretmek için 4000 litre, 1 kilo sığır eti üretmek içinse 13.000 litre su gerekiyor. Üretim ve nakliye aşamasında gereken petrol de cabası.
  • Dünya nüfusunun %20’si, ayrıcalıklı bir güç olarak görülen mineral kaynaklarının %80’ini tüketiyor. Madencilik, yeryüzündeki hemen hemen tüm rezervleri, 100 yıl sona ermeden tüketmiş olacak.
  • 500 milyon insan, çöllerde yaşıyor. Bu, tüm Avrupa nüfusunun toplamından daha fazla. Çöllerdeki insanlar, kuyularda artık fosil su durumunda bulunan yağmur suyuna muhtaç. Yani, 25.000 yıl önce yağan yağmur suyuna. Ancak fosil su, yenilenebilir bir kaynak değil. Mevcut fosil su rezervleri ise ciddi oranda tükenmiş durumda.
  • Dünyanın en büyük yağmur ormanı olan Amazon, 40 yıl gibi kısa bir sürede %20 oranında küçüldü. Bu %20’lik kısım, yerini hayvan çiftliklerine ya da soya fasülyesi tarlalarına bıraktı. Üretilen soya fasülyelerinin %95’i ise, Avrupa ve Asya’daki çiftlik ve kümeslerde kullanılıyor.
  • Dünya zenginliklerinin yarısı, tüm dünya nüfusunun %2’sini oluşturan zengin kesimin elinde. 
  • Kuzey Kutup Bölgesindeki buzul, son 30 yılda yüzey genişliğinin %30’unu kaybetti. Grönland’ın giderek ısınması, kıtadaki tatlı suyun tümünün tuzlu suya karışmasına neden oluyor. Halbuki Grönland’ın buzulları, yeryüzündeki tüm tatlı suyun %20’sini oluşturuyor. Buradaki buzullar tamamen erirse, deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Buzullar üzerinde şimdiden göller oluşmaya başladı bile. Buradaki erime, en iyimser bilim adamının tahmininden bile daha hızlı gerçekleşiyor. Buradaki erimenin nedeni, dünyanın başka bölgelerindeki sera gazının salınımı.
  • Her gün 5000 kişi, kirli içme suyu nedeniyle ölüyor. 1 milyar insanın ise, temiz içme suyuna ulaşma imkanı yok. 1 milyar insan, aç geziyor. Ekilebilir alanların %40’ı, uzun vadeli hasar gördü. Her yıl, 13 milyon hektar orman yok oluyor. Her 4 memeliden biri, her 8 kuş türünden biri ve her 3 amfibiden biri yok olma tehdidi altında. Canlı türleri, normalden 1000 kat daha hızlı ölüyor.
Düşünsenize, bir milyar insan aç, her gün binlercesi açlıktan ölüyor ve bizler tarım ürünlerimizin ve su kaynaklarımızın çok büyük bir oranını nereye harcıyoruz, hayvan yemine. En endüstrisi tarafından et tüketiminin insan sağlığı için zorunlu olduğu safsatası körüklenirken, hem tarım hem de su kaynaklarımızın büyük bölümünü hayvan yemi için harcıyoruz. Et üretimine ayrılan tarım ürünleriyle dünya üzerinde açlık kalmaz. Bunun dışında salınan karbon da cabası. Dünyayı en çok kirleten şey hayvancılık. Et endüstrisi. Bu iş sanayileştiğinden beri hem dünyaya zarar veriyoruz, hem sağlığımızdan oluyoruz, hem de bizim dışımızdaki tüm türlere inanılmaz işkenceler yapıyoruz. 

Ekşi sözlükte bu belgeselle ilgili yorumları okurken audile rumuzlu kişinin çok hoşuma giden bir yorumunu okudum, şöyle yazmış;

"bazen kendi küçük dunyamda kurdugum tum "buyuk" hayallerimi siktir edip gercekten anlamli bir seyler yapmak istiyorum. sadece benimdir boyle hisseden belki, ama acikcasi pek de sanmiyorum. su lanet olasi modern dunya ve icine dustugumuz sonu gelmeyen anlam yukleme/yaratma savasindan siyrilacak gucu bir bulabilsem.. ama biliyorum anca buraya gelip 2 satir yazicam. gorsellerin, arkada calan muzigin ve zekice duzenlenmis scriptin etkisi gecene kadar bu kahramanligim. gidip greenpeace'e falan uye olmicam mesela yarin. ha olsam da kendimi tankerlere baglamiycam muhtemelen. ya da daha basitinden su geri donusum olayina eskisinden biraz daha duyarli olmayi basarabilecek miyim acaba. yakin tarihe donup bakip da ne ayip ne ayip dedigimiz, ozunde senden benden degilmis gibi tek bir millete sorumlulugunu pasladigimiz su auschwitz muhabbetinden pek de oyle farkli olmayan, "et yetistirme" kamplarini gordugum halde vejetaryen ya da en azindan daha bilincli bir "yiyici" olma cabalarim ne kadar basariya ulasacak mesela.... ya yani her birimiz o kadar o kadar kendi gotumuzun derdindeyiz ki.parazitik ozanlariz hepimiz ciddiyim. irony diyordum ya hah iste. anlatacak bir oykumuz olabilmesi icin illa yok etmemiz gerekiyor. modern insan, modern toplum, modern teknoloji, modern mimari.. insanlik tarihinin zirvesi.. gotumuze girsin."


Herkes tek başıma benim ışıkları kapatmamla, çöpleri ayırmamla, otobüse binmemle, et yemememle ne olur diye düşünüyor. Herkes böyle düşünüp de hiçbir şey yapmayınca, hiçbir şey değişmiyor tabi. Hepimiz kendi tercihlerimizi, yaşam biçimimizi değiştirerek başlamalıyız işe. Bizim tercihlerimiz ve yaşam biçimimiz yüzünden bu haldeyiz şu anda. Bilinçli tüketici olmakla başlamalıyız. Aldığınız ürün nerden geliyor, market rafına gelene kadar kaç km. yol katetti. Hangi koşullarda üretiliyor? 

Belgeseli gittikçe artan bir tempoda, müthiş müzikler ve olağanüstü görüntüler eşliğinde izliyorsunuz. 54 ülkede, 217 günde çekilmiş.  Tablo gibi görüntüler. Sonlara doğru yaklaştıkça nabzım arttı, sinirim bozuldu. 

Özetin özeti şu cümleyle anlatılabilir : Güzelim dünyanın içine ettik. 

2 yorum :

  1. Ben de izledikten sonra aynı hisler ve düşünceler içine girmiştim. Hani eskiden bir erdener abi vardı ya, böyle densiz utanmaz arlanmaz insanlara tuhaf tuhaf ama cuk otura cezalar verirdi. O aklıma geldi! Herkese zorla izletmeli gerçekten :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaha Erdener abi idoldü benim için :D Çok hoşuma giderdi tepkileri :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...