12 Ocak 2015 Pazartesi

Günlükler - Sylvia PLATH

Sırça Fanus'la tanıştım Sylvia Plath'la. Depresif, bir gün iyiliğin, bir gün hüznün tavan yaptığı ruh haliyle yazdığı "Günlükler"ini okurken kendimi daha da yakın hissettim ona. Hani sürekli plan yapıyoruz ya, şunu da yapmalıyım, bunu da öğrenmeliyim, günde 2 saat şunu, 3 saat bunu yapacağım diye hırslı hırslı planlar yapıp, tüm bunları gerçekleştirecek gücü bulamayınca yaşanan işe yaramazlık, boşa yaşıyorum hissi. Sylvia'da sürekli hayata tutunma, motive olma, bir şeyler başarma isteğiyle planlar yapıyor, ama olmuyor, bir türlü tutunamıyor, bir türlü beklentilerini karşılayacak başarılar elde edemiyor. 

Ted Hughes, hep imrendiği, hayran olduğu, çok sevdiği eşi. Hayata karşı onu motive eden, yaşama sarıldığı dalı. Başarılarıyla kendi başarmışcasına gururlandığı eşi. Mutlu olmak için umutlarını bağladığı şeyler gerçekleştiğinde de mutlu olamadığını gördüğünde, onu hayatta tutan tek dalın, hayran olduğu kocasının kendini aldattığını anladığında elinde hiçbir şey kalmıyor. 

İntiharının tartışılan noktaları var, dadının geleceği saate yakın intihar etmesi, doktorun numarasını yazdığı bir notu bırakması, kurtarılmayı umduğunu düşündürüyor. Ama olmuyor, 3.intihar denemesinden kurtulamıyor. Ted Hughes, Sylvia hayranlarının düşmanı haline geliyor. Sylvia'yı aldattığı kadınla evleniyor, Assia Wevill'le. Dramatik son ikinci eşi de aynı şekilde buluyor. 6 sene sonra kendi çocuğuyla intihar ediyor Assia Wevill.  Kimileri "oh olsun" diyor arkasından. Assia Wevill, evliliklerinde Sylvia'nın oturduğu evde, onun eşyalarıyla yaşıyor, onun intiharından sorumlu tutuluyor ve kendisi de onun sonunu yaşıyor.

Günlükler, Ted Hughes'ın son kısımlarını yok ettiği haliyle yayımlanıyor. Sadece bu sebep bile ondan nefret edilmesini haklı çıkarıyor bence. 

  • Şu anı oluşturan yegane şey olan geçmiş ya da gelecekten yoksunsan, neden şimdinin boş kabuğunu kırıp canına kıymıyorsun ki? Ancak kafatasımın içinde duran, "Düşünüyorum, öyleyse varım!" sözünü papağan gibi yineleyen, mantık yürütebilen, o soğuk, gri organ parçası her zaman bir sapak, bir yokuş, yeni bir çıkış olacağını fısıldıyor. İşte bu yüzden bekliyorum.
  • Ben, bu muazzam madde okyanusunda varlığının farkına varma yetisi bahşedilmiş alelade bir su damlasından başka bir şey değilim.
  • Benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim? Bilmiyorum ve korkuyorum. Asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşamayacağım. Kendimi istediğim bütün becerileri edinecek kadar eğitemeyeceğim. Bunları neden istiyorum? Hayatımda mümkün olan zihinsel ve fiziksel tecrübelerin tüm renklerini, tonlarını ve çeşitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum. Ve korkunç derecede sınırlıyım. 
  • Kadınlar neden duygu bekçisi, bebek bakıcısı, erkeğin ruhunun, bedeninin ve gururunun besleyicisi konumuna indirgenmeli ki? Bir kadın olarak doğmak benim korkunç trajedim. Ana rahmine düştüğüm andan itibaren bedenimde penis ve testisler yerine göğüsler ve yumurtalıklar tomurcuklandırmaya; tüm eylem, düşünce ve duygu çemberimin kaçınılmaz kadınsılığımla kesin bir çizgiyle sınırlandırılmasına mahkum edildim.
  • İçimde soluk, renksiz bir hassasiyet alevi. Tanrım, bunu bir adama yağda yumurta yapmak için yitirmeli miyim... hayatı ikinci elden işiterek, bedenimi besleyerek ve idrak gücümün ve daha sonraki dile getirişimin kullanılmamaktan semirip uyuşmasına izin vererek?
  • Neden başkalarının zevk aldığı ve kanıksadığı şeyler beni huzursuz ediyor? Neden bu kadar takıntılıyım? Sevmiyorum; kendim hariç hiç kimseyi sevmiyorum. Ben açık konuşmak gerekirse, bir tek kendime, küçük ve yetersiz göğüslerim ve sıska, zayıf yeteneklerimle bu önemsiz benliğime aşığım. Ancak benim dünyamı yansıtanlara karşı şefkat duyabiliyorum.
  • Değişebilirim, yusyuvarlak bir boşluğa sığabilmek için köşelerimi törpüleyebilirim. Tanrım, umarım kendimi bu şekilde katletmek zorunda kalmam.
  • Gelecek? Tanrım, daha da mı kötüleşecek? Hiçbir zaman seyehat edemeyecek, hayatımı yoluna koyamayacak mıyım, asla bir amacım, hayatımın bir anlamı olmayacak mı benim? Hiçbir zaman içimde filizlenen, adını koyamadığım arzuları açık seçik dillendirmek için vaktim -düşünceleri, felsefeleri irdelemek için şöyle uzun uzun zaman dilimleri- olmayacak mı? Kendi kendine bahaneler bulan bir sekreter mi olacağım ben, yoksa önüne engeller konulurken kocasının zihinsel ve mesleki anlamda gelişimini içten içe kıskanan, yavan bir ev kadını mı?
  • Korkuyorum. Neden mi? Tam anlamıyla yaşanmamış bir hayattan. Histerik bir biçimde konuşuyorum, yoksa patlayacakmışım gibi hissediyorum, kapana kısılmış gibiyim, bundan nasıl çıkacağım? Bir kısırdöngüdeyim, çok yalnızım, öylesine dolaşıp, yürüyüp sırf başkası oldukları için imrenilesi görünen insanlara bakmak dışında dışarıda hiçbir yeni yaşanmışlığım yok- geleceğimin sorumluluğu ağır geliyor, beni korkutuyor.
  • Birine öfkelendiysen ve bunu bastırdıysan, bunalıma girersin. Ben kime öfkeliyim? Kendime. Hayır, kendime değil. Kime? Daima benim kalben olmak istemediğim bir şey olmamı isteyen anneme ve tanıdığım diğer bütün anneler ve kalben olmak istemediğimiz şeyler olmamızı istiyormuş gibi görünen topluma: Ben bu insanlara ve simgelere öfkeliyim. Bu beklentilere göre yaşayamıyorum, çünkü öyle yaşamak istemiyorum.

4 yorum :

  1. Bu kitabı almamakta çok direndim, öyle güzel anlatmışsın ki , yine senin dürtmenle bir kitap sahibi olacağım ama korkuyorum
    bu kitaptan o yüzden alamamıştım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de korkarak başladığım bir kitap. Çünkü Sırça Fanus'la büründüğüm ruh hali pek de içaçıcı değildi. Günlükler ise Sylvia Plath'ın beyninde, ruhunda gezintiye çıkmışcasına yakın hissettiriyor. Bilmiyorum, belki aynı çalkantıları zaman zaman ben de hissettiğim için bu kadar etkiledi beni. Güzel anlatamadım aslında, sadece altını çizdiklerimi yazsam da yeterliydi kitabı anlatmaya.

      Sil
  2. Sırça fanus beni o kadar etkilemişti ki ben de günlükleri aldım. Hatta okumaya da başlamıştım ama o dönem günlükleri okuma dönemi değildi, kenara koydum. Daha sonra kesinlikle okuyacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın, Günlükleri okumak için belli bir psikolojide olmak gerekiyor. Çok bunalmış ve güçsüz hissedilen bir dönemde okunursa pek de iyi olmayabilir :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...