4 Ocak 2017 Çarşamba

Farklıysan öl!



Dünyanın daha yaşanılır, daha güzel bir yer olması için tek bir şart var o da: farklılıklara saygı. Bizim gibi düşünmeyene, bizim gibi yaşamayana, hatta bizden olmayana yani diğer canlılara, hayvanlara, doğaya saygı. Bu kadar zor mu bu? Neden bu kadar zor? 

Yılbaşında yaşanan korkunç olay için ülkemde o kadar çok yaratık var ki, "ohh" diyerek o teröristten bir farkı olmayan.  İsteyen yeni yılın gelişini kutlar, isteyen Noeli kutlar, isteyen içer, isteyen namaz kılar. Bu kadar zor mu bunu kabullenmek? İlla herkes sizin gibi düşünmek ve yaşamak zorunda mı? Dünyayı boktan bir yer haline getiren en büyük sebep de bu işte. Herkes benim gibi olsun mantığı. Bunu destekleyen en büyük faktörse din. İster İslam ister Hristiyanlık olsun, dinlerin mayasında var bu mantık. Kimse de gerçek İslam bu değil zırvaları yapmasın boş yere. O gerçek İslam değil, bu gerçek İslam değil. Gerçek İslam nerede yaşanıyor acaba, Plüton'da falan mı? Bırakın başka bir dine mensup olmayı, İslam içindeki farklı mezheplere inanan insanlar birbirlerini gebertiyorlar cennete gideceğine inanarak. 

Yılbaşından önce el broşürü dağıtan tipler, yılbaşı gecesi tombala oynamak, tv izlemekten tutun, kuruyemiş yemenin bile haram olduğunu söylüyorlar. Tombala oynamak haram ama küçücük kızlarla evlenip gerdek gecelerinde öldürmek serbest. Kuruyemiş yemek haram ama piyano çaldı diye bir insanı kırbaçlamak serbest. Kokuşmuş bu zihniyetten ve onların yarattığı bu karmaşadan nefret ediyorum. Noel babayı yumruklayan sakallı takkeli bilboardlarla bu terör olayını kışkırtanlara ne gibi bir işlem yapıldı acaba? Ya da İzmir'de patlama olmamasından yakınan yaratığa ne gibi bir işlem yapıldı? Bizden olan ölümlere üzülüp, bizden görmediğimiz ölümlere sevindikçe bu pisliğin içinde boğulup gideceğiz. 

Milletçe travma halindeyiz. Her gün evden çıkarken bir yerlerde patlar mıyım korkusu. Metroda, otobüste, avmde, sokakta tedirginiz. Akşam eve sağ salim döndüysek, bu bir mutluluk sebebi. Çocuklarımızı evden çıkarmak istemiyor, bir yere gitmesine izin vermiyoruz. Tesadüf hayatların yaşandığı bir ülke haline geldik. İyi giden tek bir gelişme yok ama bazıları hala dünya lideri sanıyor kendini. Bu kadar kötü bir gidişatın bu kadar büyük bir yüzde tarafından ölümüne desteklenmesi bence psikiyatrik bir araştırma konusu olabilir. Kesin bir delilik hali bu.  Bir devletin en büyük görevi nedir? Vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak. Bunu beceremeyen bir devletten başka şeyleri düzeltmesini beklemek ne kadar mantıklı? İnsanlara "bugün de patlamadık" diye şükretmesini öğreten bir yönetim anlayışı, ilginç.   

Ne kadar gündemden uzak kalmaya çalışsam da imkansız. Yalnız tüm bu olaylar, kalbimin nasır tutmasını sağladı sanırım. Önceki hassasiyetim, kendimi yıpratmam yok. Artık çok da umursamıyorum olanları. Belki kullandığım ilacın etkisinden belki de hak ettiğimiz gibi yönetildiğimizi düşündüğümden. Çünkü kendime zarar vermekten başka elimden gelen bir şey olmuyor diğer türlü. 


Geçenlerde Gündüz Vassaf'ın son kitabını okudum. "Ne yapabilirim"adı.  Gündüz Vassaf'ı çok severim, ilk okuduğum kitabı "Cehenneme Övgü"den beri. Maalesef onun kadar inançlı değilim bir şeyleri değiştirebileceğimize ilişkin. Evet yapabileceklerimi yine yaparım ama umudum yine de yok. İnsanlığa karşı umudumu yitirdim. Bir şeylerin daha güzel olmasını beklemekten vazgeçtim. Özellikle bu ülke için.  

Kendi küçük hayatımı yaşıyorum, kendi küçük mutluluklarımla avunuyorum, küçük işimi yapıp, küçük evime gidiyorum, eşimle ve küçük kedimle huzur bulup, daha geniş düşünmemeye çalışıyorum. Akıl sağlığım için de böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Yeni yıldan tüm beklentim de bu düzenimin bozulmaması. 

Herkese mutlu, huzurlu yıllar diliyorum. 

3 yorum :

  1. Kendi küçük dünyalarımızı huzurla doldurursak, genelde huzuru bulacağız.
    Mutlu yıllar!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçen sene bana da böyle yazmıştın, tüm sene bunu denedim ve gerçekten haklısın. O nedenle ben de (sana ve) Kitapsız Kedi'ye ve de yine kendime, kendi küçük dünyalarımızda huzurlu bir sene diliyorum..

      Sil
  2. Kendini yıpratmadığına inan ki sevindim. Çünkü kendimizi paralayınca durum değişmiyor. Biz paralandığımızla kalıyoruz. Duyarsızlık değil bu. Kendini korumak. Zor ama. Yani bütün bu süreç, zor.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...