17 Kasım 2014 Pazartesi

Din - iman - hayvan

Pazar günü babamın doğumgünüydü, kutlamaya gittik. Dişi bir kedi var, her sene hamile kalır, gelir babamın bahçeye doğurur. Kedi sayısı 8'e çıkmış. Bir dahaki gidişimizde anneyi alıp getirmemiz, kısırlaştırmamız lazım. Kedi çiftliğine dönmüş bahçe. Bahçeye çıktığında hepsi bir ağızdan bağırarak koşuşuyorlar. Yeni yavruların 3'ü de dişi üstelik. O yüzden bu gidişe bir çözüm bulmak gerek.

Köylüler hayvanlara karşı gerçekten çok acımasızlar ve babamın haline gülüyorlar. Onlara yemek pişirmesini, bakmasını, kovalamamasını hayretle karşılıyorlar. Zavallı bir köpek vardı, açlıktan kemikleri görünecek kadar zayıf bir hayvan. Arada bir babamın bahçeye yanaşır, yemek dilenirdi. Babam da tabi dayanamaz verirdi bir şeyler. Tabi köpeğimiz Şanslı pek yanaşmasına da izin vermiyordu onun. Köylünün biri almış hayvanı dağdaki evine götürmüş, domuz kovalasın diye. Biz de sevindik, yuva buldu, karnı doyar diye. Adam götürmüş hayvanı, 3 günde bir kuru ekmek atmış önüne. Bakmış ki istediği gibi koruyamıyor domuzlardan evi damı, o kuru ekmeği de vermemiş. Bağlamış ağaca ve ölsün diye beklemiş. Günlerce yemek vermemiş hayvana. Bakmış ölmüyor, çözmüş ipini, basmış dayağı kovalamış hayvanı. Ve bunu aynen bu şekilde babama anlatmış. Ne kadar dayanıklı hayvanmış, gebermedi bir türlü demiş. Bu köpek, açlıktan ve dayaktan bitap halde, sürüne sürüne dağdan inip babamın evini bulmuş gelmiş yine. Geldiğinde arka ayakları tutmuyormuş, hayvanın tüm kemikleri dışardaymış. Tüylerim diken diken oldu. Bunu yapan yaratığa ne denir, nasıl bir vicdan bunu yapabilir, benim aklım almıyor. Zavallı köpek şimdi yine bahçenin etrafında. Bizim köpeğin izin verdiği sınıra kadar yaklaşıyor ama bahçenin çevresinden ayrılmıyor. Hayvancık kendine gelmiş, kilo almış, toparlanmış. 

Başka bir köylü de, sürekli çoğalan kediler için bulduğu yöntemi anlatmış babama. Kedilere işlek bir caddenin karşı tarafında yemek vermeye başlamış. Ve kediler caddenin öbür tarafına gelip geçerken ezilip gitmişler. "Bu insanlar beş vakit namaz kılıyor" diyor babam. Beş vakit değil, yirmidört saat başın secdeden kalkmasa ne yazar. Bugün de gazetelerde görmüşsünüz, eşeği ayaklarından tren yoluna bağlamışlar. Vicdan, merhamet ve ahlak kavramlarının dinle imanla pek bir bağlantısı olmadığının açık bir kanıtı da bunlar işte.

Neyse, bu kadar kötü hikayeden sonra güzel fotoğraflarla bitireyim.


Bu tipler ocağın başında huşu içinde bekliyorlar. Neyi, tabi ki pişen yemeklerini.


Babam tavuklarına taze solucan ziyafeti verirken... Tavuklar o toprakta çılgınlar gibi eşeleniyorlar.


Bu da yeni gelen 3 yavrudan biri.

Böyleyken böylee...

10 yorum :

  1. Hmm esek konusunu gormedin sanirim.
    Ben tek bir koylu gordum hayvana kotu davranan. O da yaylada suruden bir koyunu delirdi diye ayirmisti. O kadar. Ac susuz birakmak yok.
    Ben hep iyilerine denk gelmisim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmem ki, belki biz hep kötülere denk gelmişizdir.

      Sil
  2. Ben hiç köylü görmedim.
    İstanbul'a gelenleri saymıyorum.
    Bir de Datça'nın yerlileri var onları da saymıyorum.
    Palamutbükü'ndekileri filan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Köylü görmedim derken... :) Uzaylılardan bahseder gibi olmuş :D
      Datça'nın yerlisi falan sosyete canım. Onları zaten sayma. :)

      Sil
  3. Bu insanlar yüzünden insanlığımdan utanıyorum. Bu tarz muameleleri duyduğumda, o insanımsıların olmayan vicdanlarının sızısını ben çekiyorum. Bizler, kalbi her canlıya açık olanlar azınlıktayız ama varız işte. İnadına da var olacağız. Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen ben de... Başkalarının davranışlarından vicdan azabını çekmekten bıktım.

      Sil
  4. Tam okumaya başlarken köylüler hayvanı fayda sağladığı sürece sever diye içimden geçiriyordum ki, bu yapılanları okuyunca, inanın insan soyundan olduğumdan utanıyorum. Nasıl insan bunlar? İspanya'da yakılan boğayı duymuşsunuzdur. İnsan çok acayip içinde sonsuz kötülükler barındırabilen bi varlık. Bereket ki bütün insanlık bu tiplerden oluşmuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle öyle, fayda sağlamayan hayvan canlıdan bile sayılmıyor. Boğayı dün haberlerde gördüm, protesto edenleri yerlere fırlatan polisleri de. Az da olsa güzel insanlar var, ama tüm bu iğrençlikleri yok etmeye gücümüz yetmiyor, yetmediği için de içimiz sürekli acıyor, eziliyor, sızlıyor.

      Sil
  5. Çok şaşırdım desem... Ben nedense köyde yaşayanları daha merhametli, naif ve hem dinine hem de kalbine daha bağlı insanlar olarak düşünürdüm (hiç köyüm olmadığını hatırlatmak isterim, bu dediklerim tamamen kendi yorumum)... Hani sevmeseler bile beslemezler derdim ama böyle zulüm düşünmezdim...

    Bir insan hakkında "beş vakit namazındadır" yorumu ilk geliyorsa orada bir sıkıntı vardır zaten. İlk yorum "çok da iyi insandır" ise doğru olan odur... Namazla, dinle olsaydı bu işler, Türkiye ve tüm orta doğu melek olurdu... İyi, merhametli, vicdanlı olmak... Ötesi yok, din bahane...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...