Yine dostlarım vardı. Zavallıcığın ayağı aksıyordu. Sanırım aşağılık insanın biri tekmelemiş ya da vurmuş, insanlardan da korkuyordu yavrucak. Çantamda her zamanki gibi kedi, köpek maması vardı. Biraz verdim, sonra alıştı. Deniz kenarında derin bir uyku çekti sonra. Rüya bile gördü :) Sanırım koşuyordu rüyasında. Eşimle eniştem balık tuttu bütün gün. Ben yürüyüş yaptım önce.
Hafta içi olmasının güzelliği başkaydı, oldukça sakindi. Yürüyüşe ve balığa gelen emeklilerle, genç çiftler vardı. Hava da çok güzeldi. Ben ormanı, ağacı çok seviyorum. Deniz mi, orman mı deseniz, ormanı tercih ederim. Ama ikisi birden olunca tadından yenmiyor.
İlk çıktığımda fotoğraf makinemi unutmuşum. Sonra bir tur daha attım. Sırf fotoğraf çekeyim de blog yazayım diye :) Alışkanlık haline geldi. Bir yere gidince, bir film izleyince ya da ilginç bir olay yaşayınca hemen buraya yazmak geliyor içimden. Fotoğraf makinesi almak elzem oldu yani bir yere giderken :) Yalnız dün babama giderken almayı unutmuşum, çok pişman oldum. Babamın keçilerden biri doğurdu, mini mini iki tane bebek. O kadar güzeller ki. Keşke çekebilseydim fotoğraflarını.
Artık yaprakları dökülen bu ağaçlar rüzgarla öyle bir ses çıkarıyorlardı ki. Rüzgar çanı gibi. Yapraklar sallandıkça sanki yağmur yağıyor gibi ses çıkarıyorlardı. Bir süre de onların seslerini dinledim, huzur buldum :)
Denize nazır masamız. Yürüyüş sonrası burada kitap okudum. Olmayan şey daha da istenir ya, canım feci şekilde çay istedi ama nafile. En kısa zamanda koccaman bir termos alınacak.
Sonra da kıyıdan deniz kabuğu topladım. Odam için bir şeyler düşünüyorum. Umarım üşenmem de yaparım. Yaparsam tabi ki fotoğrafları burada olacak. Akşam da geldik evimize. Şimdi de muhallebili kadayıf tatlısı yaptım efenim. Bugünüm çok huzurlu geçti yani. Keşke hep böyle olsa, para derdi olmasa, istediğimiz zaman istediğimiz gibi yaşasak. Ahhh ahhh.
Sondan bir önceki fotoğrafa BA-YIL-DIM! O deniz kenarındaki masada ben oturdum de bana! Çay olmasa da.. Yeşili yeter, bizim buralar artık griye döndü :/ Nefret ediyorum bu ülkeden kış gelince, geldi mi de 5 ay gri..
YanıtlaSilTatilini benim için de doya doya yaşa, upuzun gelsin sana bu hafta!
Ne güzel bir gün olmuş, yalnız yazını okudukça canım sürekli çay istedi, gidip demleyeceğim şimdi kendime :)
YanıtlaSilBir de ilk cümlelerine aynen katılıyorum ve o duyguyu ben sürekli yaşıyorum, çünkü ben haftanın beş günü sabah erkenden okula gittiğim halde, kocamın sadece üç gün dersi olduğundan iki gün horul horul uyurken bırakıyorum onu sıcacık yatakta. Kahrolmamak elde değil :)
Ceren; evet o masa bizim çaysız masamızdı :) Teşekkürler yorumun için. Tatiller de zaman daha da hızlı geçiyor maalesef.
Silresimli günlük; "ama bu haksızlık" diyor değil mi insan içinden. Ama şöyle de bir durum var. Çalıştığın ve erken kalkmak zorunda olduğun durumlarda uyku tatlı geliyor insana. Tatildeyken de erkenden kalkıyorum mesela, günü değerlendirmek adına. Kahvaltıdan sonra yatıyorum tabi o ayrı :) Çok severim kahvaltıdan sonra bir saat kadar uyumayı.
10 yıldır İzmir'de yaşıyorum ve şu güzellikten mahrum kaldığıma inanamıyorum :(
YanıtlaSilHavalar ısınınca ilk işim bir termos çayla gidip o masaya kurulmak olacak :))
Gerçekten çok güzel bir yer ve ben de çok geç keşfettiğim için üzüldüm. Kocaman sağlam bir termosla gidin :)
Sil