13 Kasım 2013 Çarşamba

Bonobo ve Ateist - Frans De Waal



frans de waal

Bu aralar Popüler Bilim kitapları ilgimi çekiyor. Özellikle evrimle ilgili olanlar. Frans De Waal, ömrünü şempanze ve bonoboları araştırmaya adamış bir primatolog, etolog ve psikolog. Senelerdir süren araştırmalar ve gözlemlerle Waal şu sonuca varır; ahlaki davranış ne dinle başlamıştır, ne de dinle biter; evrimin bir ürünüdür. 

Kitapta bonobolar üzerinde yapılmış gözlemlerden müthiş örnekler var. Bu arada bu kitabı okuyana kadar "bonobo" diye bir tür olduğundan bile habersizdim. Bonobo, şempanze cinsini oluşturan iki türden biriymiş ve yakın zamana kadar da cüce şempanze olarak bilinirmiş. Farklı bir tür olduğu anca 1928'de keşfedilmiş. Bonobolar, cinselliklerine düşkün oldukları için sanırım bu kadar sansüre uğramışlar ve bilinmiyorlar. Çünkü sosyal hayatlarında cinsel oyunlar büyük yer tutuyormuş. Seks, bir üreme aracı olmasının dışında sosyal hayatın tamamında yaygın olarak varmış ve sorunların çözümünde ya da ödüllendirmede sıkça başvuruluyormuş. Kısacası, biz bile cinselliği hayattan soyutlamaya çalışıp, üreme dışında neredeyse ayıplarken, bonobolar keyfini sürüyorlar :)

Kendisi de ateist olan yazar, militan ateizm dediği, ateşli ateizm savunucularına pek çok gönderme de yapmış. Bunların arasında Dawkins'de var. Yazara göre, ahlakın kaynağı din olmasa da, birçok insanın bu yöndeki davranışlarına şekil veriyor ve sosyal hayatımızın ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor. En azından şimdilik ve yakın gelecekte insanları, dinin, bizim yarattığımız bir şey olduğuna inanmasını çok küçük bir ihtimal olarak görüyor.

Bir iyiliği ya da kötülüğü ceza ya da ödül karşılığında yapan insan mı sizce daha dürüst ve daha iyidir yoksa hiçbir dini inancı olmadığı halde yapan insan mı? Cennetteki hurileri düşünerek namaz kılan insan mı daha ahlaklıdır, sokakta yaralı bir hayvana yardım eden bir ateist mi? Din olmasa gerçekten ahlaksız mı olurduk acaba? İnsan hep gözetlendiği ve davranışlarının kaydedildiği hissiyle mi bastırıyor tüm ahlaksızlığını? 

Ve alıntılar;
  • İnsanın evrimden şüphe etmesi için kanıtlara karşı epey bağışıklık sahibi olması lazım, bu yüzden de şüphecileri ikna etmeye yönelik kitaplar ve belgeseller boşa zahmet. Dinlemeye açık olanlar için çok yararlı olsalar da hedef kitlelerine ulaşamıyorlar. Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
  • Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı?
  • Dinden önceki insan hayatı ille de herkesin birbirinin gözünü oyduğu bir hayat tarzı değildi. Din, bize normalde yapmayacağımız şeyleri yaptırmaktan ziyade, doğal eğilimlerimizi destekleme ve güçlendirme gibi bir katkıda bulunuyor olabilir. Bu kuşkusuz Rabbinin düşündüğünden çok daha mütevazi bir katkıdır.
  • İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç belli insanlara, hikayelere, ritüellere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.Müminlerin inanması beklenen şeylerin biraz akıl almaz olabildiğine katılıyorum ama ateistler, kutsal kitaplarının gerçekliğiyle dalga geçerek ya da onların Tanrılarını Uçan Spagetti Canavarıyla kıyaslayarak insanları inançlarından vazgeçmeye ikna edemezler.
  • Yapılan araştırmalarda inanmayanların başkalarının durumlarına karşı daha duyarlı olduğu, özgeciliklerinin merhamet duygusundan kaynaklandığı ortaya çıkmış. İnananlarsa daha ziyade vazife duygusuyla ve dinlerinin onlara buyurduğu davranış kalıplarıyla harekete geçiyorlarmış. Sonuçta ortaya çıkan davranış aynı olsa da sebepleri farklı görünüyor. Besbelli iyilik yapmak için pek çok sebep var ve din bunlardan yalnızca bir tanesi.
  • Ahlak kanunu yukarıdan dayatılmaz ya da akıl yürütme sonucu varılmış ilkelerden çıkmaz, ezelden beri var olan, içe işlemiş değerlerden kaynaklanır. En temel kanun, grup yaşantısının hayatta tutma değerinden çıkar. Ait olma, iyi geçinme, sevme, sevilme arzusu, bağlı olduğumuz bireylerle iyi ilişkiler sürdürmek için elimizden geleni yapmamızı sağlar.
  • Dinin, geçmişte çok önemli olan, yakın bir gelecekte de belli ki önemini koruyacak olan rolünü küçümsemek gibi bir niyetim yok ama ahlakın kaynağının din olmadığını da söylemek lazım.
Kesinlikle okunmalı...


4 yorum :

  1. Okunacaklar listesine eklendi!

    YanıtlaSil
  2. Bonomo diye duyardım ama net bir bilgim yoktu ne oldukları hakkında. Bu tür romanları sevmememe rağmen notumu aldım çok ilginç geldi. Din olayı çok karmaşık tabii. Bence olmasaydı insanları ve ülkeleri kontrol etmek çok zorlaşırdı bence. Hiç olmazsa şimdi din kisvesi altında buna sığınarak yaşayan kitleler var. Paylaşım için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dinin, birleştiriciliğinden ve hayatı kolaylaştırıcılığından şüpheliyim açıkçası. Özellikle son dönemde etrafımızda yaşananları izledikçe, "Allahuekber" nidalarıyla yaşanan vahşeti gördükçe daha da şüphe ediyorum. Ama dediğiniz gibi insanları kontrol amaçlı kullanmaya oldukça müsait. "Din afyondur" lafı geldi aklıma. Mutlaka okuyun. Yorumunuz için teşekkürler.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...