Sabetaycılık, sabetayist kelimelerini duymuştum ama hiçbir bilgim yoktu desem yalan olmaz. Duyduklarımda şu şekildeydi hep; "bilmem kim Sabetaisytmiş, şu aile sabetaycıymış" vs. gibi. Hatta internette aradığınızda bir Sabetayistler listesi çıkıyor ki karşınıza şaşırırsınız. Tüm zengin ünlüler meğer Sabeteyistmiş yahu :)) Önüne gelene Sabetayist demişler. Bu kitapla bu konuda aydınlandım diyebilirim. Erhan Afyoncu, gerek Sabatay Sevi'nin hayatını, başlattığı hareketin nasıl yayıldığını, gerekse o dönemde Osmanlı'da ve dünyada Yahudilerin durumunu fazla detaya girmeden ve sıkmadan güzel bir şekilde özetlemiş.
Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde Osmanlı'da devlet yönetiminde, hekimlik ve ticarette başarılı olmuş yahudiler anlatılıyor. Zaten genel olarak baktığımızda tarihin hangi döneminde olursa olsun, Yahudiler hep ticarette lider olmuşlar. Para pul işlerinden gerçekten anlıyorlar :) Şöyle de bir durum var ayrıca - ki bu konuyu hala çözebilmiş değilim - tarihin pek çok döneminde yahudiler soykırıma tabi tutulmuş, dışlanmış, yok edilmesi gereken bir topluluk olarak görülmüş. Sadece Hitler değil yani, Yahudileri yok edilmesi gerekli böcekler olarak gören. Mesela kitaptan öğrendiğime göre 1348 yılında Güney Fransa'da ilk yahudi katliamı başlamış. Veba salgınının sebebi olarak görülen yahudiler diri diri yakılmaya başlanmış. Bavyera'da 12 bin, Erfurt'da 3 bin, Strazburg'da 2 bin yahudi yakılmış. Bu zulümden kaçan Yahudiler de Osmanlı'ya sığınmış.
Sabatay Sevi, 1626 yılında İzmir'li yahudi bir ailenin en küçük oğlu olarak doğmuş. İzmir'in sayılı zenginlerinden olan ailenin maddi durumu oldukça iyi. Sabatay da, kendini bu maddi refahın içinde dine adıyor. Dini eğitim görüyor, 15 yaşından itibaren inzivaya çekiliyor. Genç yaşta kısa sürelerle başından iki evlilik geçiyor. İkisi de kısa sürede sonlanıyor, çünkü Sabatay eşlerine el sürmüyor. O dönemde tuhaflıkları başlıyor. Bazı araştırmacılar onun manik depresif psikoz özellikleri gösterdiğini belirtiyor.
Tuhaf davranışları nedeniyle Sabatay Sevi, yahudi cemaati tarafından dışlanıyor ve önce İzmir'den sonra Selanik'ten ve sonra İstanbul'dan da kovuluyor. Sevi, 1662 yılında Kudüs'e doğru yola çıkıyor ve 1665'te mesihliğini ilan ediyor. Mesihliği ilanı da aslında biraz zoraki gibi. Birisiyle tanışıyor ve bu kişi sen Mesihsin falansın filansın diyip öne atıyor gibi :) Neyse işte, tuhaflıkları yüzünden deli olarak görülen ve her gittiği yerde Yahudi cemaatince dışlanan Sabatay, mesih olduğunu iddia ettikten sonra olan oluyor. Söylentisi kendinden önce gidiyor gittiği yerlere. Ya da şöyle demek daha doğru, gideceği yerlere söylenti götürülüyor ön ekip tarafından. Yok şöyle mucizeleri var, yok suyun üstünde yürüyor, uçuyor kaçıyor bilmem ne.
İstanbul'a dönüyor yine ve burada artık işler çığrından çıkıyor. Dünyanın dört bir yanından Yahudiler, mesihlerinin kendilerini Filistin'e götüreceğine inanarak göç hazırlıklarına başlıyorlar. Millet İstanbul'a akın ediyor mesihlerini görebilmek umuduyla. Osmanlı'nın da dikkatini çekiyor tabi bu durum. IV.Mehmet tahtta. İşin sonunda efenim, kimmiş bu mesih görelim bir bakalım deniyor. Yakalanıp getiriliyor, Sabatay'a haydi bakalım göster mucizeni diyorlar. Okçularımız seni oklayacaklar, eğer ok işlemezse tamam sen Mesihsin, diyorlar. Duruma bakar mısın :D Sabatay ne yapıyor derseniz, tabi ki okçular tarafından delik deşik edilmiyor :) Eşhedu ennaaaa diyip müslüman oluyor o dakika :)) Ne yapsın adam yani, mecbur.
İşte o dönemde mesihlerinin din değiştirmesiyle, bir çok yahudi de müslüman oluyor ve bu kişilere "dönme" deniyor. Sabatay Sevi oluyor Aziz Mehmet Efendi. Maaş da bağlanıyor kendisine. Ama gizliden gizliye Yahudi duaları, ayinleri yapmaya devam ediyor. Bu anlaşılınca da sürgün ediliyor ve burada ölüyor.
Sabatay Sevi olayı budur. Yani söz konusu din olduğunda, insanların inanmaya ne kadar müsait olduğunu göstermek adına güzel bir örnek. Ben de çıkıp mesihim falan desem, bir ekip oluşturup reklamımı yaptırsam, mucizelerimi anlattırsam sanırım benim de müritlerim olur :) Ama kadın olduğumdan hiç şansım yok. Çünkü tüm dinlerde geçerli ortak konu da şudur ki, kadınsanız ikincil cinssiniz. Öyle yüce bir sıfata layık olamazsınız.
Erhan Afyoncu'nun emeğine sağlık. Kitabın sonunda da baya kapsamlı bir belge ve kaynakça bölümü var. Dediğim gibi, benim açımdan aydınlatıcı bir kitap oldu. Tavsiye ediyorum.
Bu sabatay mevzusunu ben de merak ediyordum vallahi, sen çok güzel özetlemişsin burada, sayende ben de aydınlandım, teşekkür ediyorum...
YanıtlaSilŞu kadınsak ikincil cins olma mevzusuna da ayrıca takığım, olmaz olsun böyle dinler dedirtiyorlar insana, sizsiniz ikincil tüüüü diye tüküresim geliyor vallahi :)
Bilgilendirebildiysem ne mutlu :)
Silİkincil cins olma konusu, evet tüm dinlerin ortak paydası.
Teşekkürler yorumun için.