25 Eylül 2014 Perşembe

Kadın Olmak


Dün Mari Antrikot'un, bugün de günün çorbasının yazısını okuduktan sonra ben de yazayım dedim "kadın" hakkında. Evet cinsin adı kesinlikle "kadın" dır. Dili değiştirmek, çarpıtmak, düşünceyi de çarpıtmayı beraberinde getirir. Kadın kelimesine uygulanan çarpıtma da buna örnektir. Kadın yerine bayan daha kibarmış gibi söylenir. Kadın kelimesine bir kabalık atfedilmiştir. Halbuki bir "erkek" vardır bir de "kadın". Erkek kelimesi üstüne basa basa övgüyle söylenirken, kadın kelimesine bir önem verilmemiştir. Tam tersine "karı gibi" bir insanı aşağılamak için kullanılan tabirdir. "Karı gibi" gülmek, dedikodu yapmak, kıvırtmak vs vs. Aşağılamak istediğiniz kişinin hangi davranışı varsa cümlenin önüne "karı gibi" sıfatı eklemek anlamı pekiştirir. "Kadın başına" "elinin hamuruyla" "saçı uzun, aklı kısa" "eksik etek" diğer aşağılayıcı tabirlerimizden seçmeler.

İnsanlık varolduğundan beri mi bastırılmış cins kadın, yoksa sonradan mı oldu. Cinsler arası rol paylaşımının insanlık tarihiyle başlaması mümkün ama ne oldu da kadın ikincil cins oldu? Halbuki bence de dünyayı değiştirmek istiyorsanız kadından başlamalısınız, çünkü kadın belirleyicidir, etkileyicidir, değiştiricidir. 

Cahillikten beslenen iktidar sahiplerinin yapması gereken öncelikli iş, kadınları cahil bırakmaktır. Kurbağa misali, içinde bulunduğu suyun kaynamakta olduğunu anlamayan toplumumuzun bir an önce uyanmasını diliyorum ama bir yandan da imkansız olduğunun bilincindeyim. İlkokulda türban serbestmiş artık. Türban takmayı, özgürlük savaşçısı gibi savunan kadınları da anlamıyorum ben. Saçı örtmek, türban takmak kadın özgürlüğü değildir. Seçiminde herkes özgürdür tabi ki, ama türban takmak kadını özgürleştiren bir şey değildir, keşke bunu anlasan. 

Bana göre kadın cinsinin aşağılanmasına ya da ikincil plana atılmasına, değersizleştirilmesine -hadi şöyle diyelim erkeklerden daha değersiz hale getirilmesine- en büyük katkıyı dinler yapıyor. Burada incil'den ya da kuran'dan ya da diğerlerinden örnekler verirsem çoook uzatmış olacağım ama merak edenler internette kısa bir araştırmayla ne demek istediğimi anlayacaklar. Dinde kadın konusuna girersem işin içinden çıkmam çok uzun sürecek ve aslında bahsetmek istediğim konudan uzaklaşacağım.

Neyden bahsediyorduk; kadının dünyayı değiştirme gücünden. Kadınların eğitimine özellikle önem verilmesi gerekirken, kadının gücünden korkan toplumlarda kadın bastırılır, eğitimsizleştirilir, susturulur. Bu baskılama dinle, toplum baskısıyla, erkek egemenliğiyle olur. Bu durum günümüz şartlarında da görüleceği üzere özellikle de müslüman ülkelerde yaygındır. 



Tüm bunları yazmamın sebebi, yani çıkış noktam Suriye'den ülkemize göçen insanları izlerken görmüş olduğum manzara aslında. 3,5 yıldır kanlı bir iç savaşın yaşandığı, sokaklarda kelle kesen adamların cirit attığı bir ülke Suriye. Ve benim gördüğüm manzarada tüm kadınların kucaklarında ufacık bebekler, çocuklar. İç savaş yaşanan  bir ülkede çocuk doğurmak. Bu nasıl bir cehalettir, nasıl bir bencilliktir, vurdumduymazlıktır. O çocuğun vatansız bir şekilde büyümesinden kaynaklanacak tüm travmaların sebebi olmak ve "ben anneyim" diyebilmek. Bu kadınlar ve erkekler, bana göre insanlık suçu işliyorlar. Öyle bir ortamda hamile olmak, çocuk doğurmak bir kadının isteyebileceği bir şey değilmiş gibi geliyor bana. Tüm bunların sebebi cehalet. Oradaki kadınların doğurmasından başlayalım, Suriye'deki iç savaşın sebebi de cehalet aslında.  İlber Ortaylı capslerine döndürmek istemem konuyu ama gerçekten çok cahiliz, keşke ölsek. :)

Daha modern, toplumsal yaşamda din etkeninin daha az olduğu durumlarda da kadınların sorunları bitmiyor ki. Çorbacının yazısında bahsettiği gibi, şekil değiştirerek devam ediyor kadın cinsinin ikincilliği. İkincil olmak yetmiyormuş gibi, yükü de daha ağır kadının. Her türlü zor yani, her koşulda zor kadın olmak. Erkeklerin kadın üzerindeki baskısı yetmezmiş gibi, bir de kadının kadına ettiği vardır ki en beteri o aslında. Kadın kadının düşmanı maalesef. Kadınlar birbirini çekemez, başarılarını kıskanır, birbirinin kuyusunu kazarlar. Kaynanalar gelinlerini, gelinler kaynanalarını istemez. Gelenek, görenek denilen ve bir sürü ıvır zıvır gereksiz detay içeren tüm işkenceler kadın ürünüdür. Yapmayansa feci şekilde ayıplanır. Ayıplamak ve kınamak kadının kadına karşı en büyük silahıdır.  

Off, yoruldum yaa, kadın olmaz zor vesselam. Daha da zorlaştırmayın, en azından birbirinize. 

9 yorum :

  1. kadınların birlik içinde olduklarında dünyayı değiştireceğini düşünüyorum çare kadınlar!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle çare; kadınlar. Hasetliklerini bırakıp birlik olabilirlerse, haksızlıklara ses çıkarabilirlerse, kendilerini geliştirebilirlerse çare kadınlar :) Teşekkür ediyorum yorumun ve ziyaretin için, yine beklerim :) Sevgiler.

      Sil
  2. ne kadar güzel özetlemişsiniz ama kadınlar olarak bir erkeğin yanında, arkasında var olmaya odaklı yetiştirilirken ya da birey olmayı henüz öğrenememişken bu işler çok zor. Belirli bir yaşa kadar evet aile etken ancak ondan sonra insanın kendini geliştirmesi mümkün. Bu yüzdendir ki üzerine bir şeyler ekleyemeyen, gelişime kapalı, cahil kalmakta direten(!) kadınlara tahammül edemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın. Kadınlar hep birilerinin eşleri, birilerinin anneleri olarak kimlik buluyor. Birey olabildiğimiz zaman, kendi kimliğimizle varolabildiğimiz zaman bir şeyleri değiştirebiliriz belki.

      Sil
  3. insanlık varolduğundan beri böyle değilmiş , sonradan biz yapmışız , ne kadar üzücü değil mi' insanın kendine ettiğini ,...' .Maalesef kadının adı yok , her yerde sıkıntılı durum ve fakat doğu ülkelerinde daha zor kadın olmak .Ne yazık.Dediğin gibi her şey aslında bizim elimizde ama , işte oradaki ama var ya...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, doğu ülkelerinde çok daha zor, sebebi de malum, dinin kadına yükledikleri.

      Sil
  4. Asıl handikap bizim kabullenmişliğimiz. Eğitimlimiz, eğitimsizimiz öyle bir konumdayız ki; eş olunca başka, anne olunca başka, varsıl olunca bir başka, yoksul olunca daha başka açılardan görüyoruz durumumuzu ve ne yazık ki erkek egemen dünyaya kadınların katkısı da az değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Erkek egemen dünyanın yaratıcısı olmasa bile, üreticisi ve sabitleyicisi kadınlar :) Bu düzeni erkekler kurmuş ama kadınlar besliyor maalesef. Erkekleri yetiştiren kadınlar. Aslına bakarsak her şey kadınların elinde ama dediğin gibi kabullenmişliğimiz, kuralları değiştirmek yerine körükleyişimiz yüzünden bu haldeyiz.

      Sil
  5. dünya kuruldu erkek egemenliği ve sonuçları...ama amazonları hep merak etmişizdir ve hala ediyoruz..

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...