8 Eylül 2014 Pazartesi

Aptallık Çağı (2009)


Haftasonu 2 film, 2 belgesel izledim. Hepsini de çok sevdim. Özgürlük Yolu (into the wild), Can Dostum (intouchables), Ağaç Eken Adam ve Aptallık Çağı. Aptallık Çağı en sersemleticisiydi. Tokatlıyor adeta sizi. 2009 yılında çekilmiş olan filmsi belgeselde (güzel tanım oldu bence), acil önlem alınmazsa ve insan türü bu yok edici alışkanlıklarından bir an önce vazgeçmezse 2055 yılı civarı bizi ve dünyayı bekleyen sonu anlatıyor. Ve yine acil önlem alınmazsa geri dönüşün mümkün olamayacağı tarih olarak 2015 yılı veriliyor. Yani geldik dayandık en üst sınıra. Bu aşamadan sonra hükümetler çok radikal değişikliklere imza atmadıkları takdirde (ki atmayacaklarından da adım gibi eminim) geri dönüş pek mümkün görünmüyor.

Bu tip uyarı niteliğinde filmler, belgeseller, bilimsel açıklamalar ve araştırmalar, hala bazı insanlara şaka gibi geliyor. Filmde dediği gibi bir görmezden gelme çağı, bir aptallık çağı yaşıyoruz. Adamlar her gün çıkıp açıklıyor, küresel ısınmanın boyutlarını, neler yapılması gerektiğini, yapılmazsa neler olacağını basbas bağırıyorlar ama hiçbir şey umurumuzda değil. Hakikaten aptallık çağı. Bir yerinde şöyle bir tespit yapıyorlar filmin: İnsanlar ani olaylara, karşısında gördüğü düşmana tepki verirmiş, uzun vadeli tehlikelere karşı tepki vermemesinin sebebi bu evrimsel zaafımızmış. Yani bilim insanları istediği kadar yırtınsınlar, 20 yıl sonra şöyle olacak, böyle olacak desinler, bizler aptalca tüketmeye, yok etmeye devam edeceğiz. "Ohooo, o zamana kim öle kim kala" dimi ama. Mükemmel bir isim konmuş bu belgesele. 

İzlediğimden beri türlü türlü duygulara sürükledi beni. Her şey bomboş geldi bir an. Ne için çalışıyorum, ne için didiniyorum dedim. Nasıl olsa her şey yok olacak, içine ettiğimizin dünyasının son demleri. Bir an bu dünyayı bu hale getiren nesil olduğum için utandım. Bir an daha da keyif almalıyım dedim, doğaya daha çok çıkmalı, tabiatın müthiş güzelliklerini doya doya yaşamalıyım. Dün İzmir'in daha önce gitmediğim müthiş bir yerine gittim. Kavacık. Resmen iklim değişikliği yaşadık, nasıl serin bir hava, oksijenden ve mentol gibi kokan çam kokusundan başım döndü yolda. Durduk kenarda bir yerde, yapraklarını döken yaşlı bir çınarın dibinde serildim yaprakların üzerine. Çıtır çıtır yaprak sesi, en sevdiğimmm. 
Dağa çıkış yolunda İzmir'i uçaktaymış gibi görüyorsunuz tepeden. Neyse, ne diyorduk; Aptallık Çağı'nı izleyin ve izletin.

Sonlarına doğru etkileyici bir konuşma var: "Neden hiçbir şey yapmadık? Gezegeni tükettiğimizi bile bile neden bir şey yapmadık. Kendi neslini yok eden tek tür değiliz ama bunu bilerek yapan tek türüz. Yoksa insanlığı korunmaya değer bulmuyor muyuz?"

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...