Ülkemin geleceği için endişelenmekten bıktım artık. Hiçbir siyasi karaktere karşı bu duyguları beslemedim ben, hatta hiçbir insana karşı. Sesini duymaya, yüzünü görmeye tahammül edemiyorum. Ciddi anlamda psikolojimi bozuyor. Dün seçim sonuçlarını izlerken tansiyonum çıktı. Öfke, çaresizlik, nefret, tiksinme, sinir derken kendi kendime sordum, senin kendini bu kadar yıpratman ne işe yarıyor? Bi taraflarını yırtsan da bir şeyleri değiştiremiyorsun işte. Bu toprakları paylaştığım halktan tiksinir hale geldim yeminle. Bu cahillikten, bu çıkarcılıktan, altında binbir türlü pisliğin döndüğü din sömürüsünden tiksiniyorum. Sonuçlar açıldıkça dedim ki, hak ediyor bu insanlar, başlarına ne gelirse de hak edecekler. Yanıbaşımızda kendi ülkemizin gelecek senaryosu oynanırken bile bu kadar kör kalabiliyorsa bu halk, hiç üzülmeyeceğim bir gün aynısı yaşanırsa. Diyorum ama ya bizler, ya bu ülkenin yarısı? Uçuruma bizi de çeken bu zavallı körlerden nefret ediyorum. Nefretim kendime zarar veriyor ve bu durumu değiştirmem lazım.
Bir karar aldım, uygulamayı başarırsam mutlu olacağım. Takmayacağım, izlemeyeceğim, görmeyeceğim. Kendimi yıpratmayacağım. Ben kendimi hırpalasam da bir şey olduğu yok zaten. Onlar ne yapıyor? Görmüyor, duymuyor, bilmiyor, sorgulamıyor, okumuyor, düşünmüyor. Son derece mutlu bir şekilde yaşıyorlar ve harala gürele bu ülkenin içine sıçıyorlar. Bazen o kadar istiyorum ki, keşke imkanım olsa da çekip gitsem bu ülkeden diyorum. Ne yaparlarsa yapsınlar, istedikleri belayı bulsunlar. Ama maalesef, ne yaşanacaksa bizler de yaşayacağız.
Neyse, siyasi konuları bırakmaya karar verdim yani. Kendi sağlığım için görmemeye, duymamaya, konuşmamaya çalışacağım.
Haftasonu 3 film izledim. Anlatacaktım aslında ama bloglara bakayım biraz dedim. Sonra Shingetsu'nun Pisili Dükkanı'nın şu yazısını okuyunca bütün hevesim ve isteğim kaçtı, canım sıkıldı. Sinirlendim, üzüldüm. Üzüm'e sarıldım, öptüm, kokladım, okşadım uzun uzun. Ne yapacağım ben onu kaybettiğim zaman? Onsuzluğa nasıl alışılır? Evin içindeki boşluk nasıl doldurulur? Off, çok zor bir şey.
Ders çalışmayı bıraktım, ne zamandır kitap açmıyorum. Ders çalışmadığım için iç huzursuzluğu da yaşamıyorum işin kötüsü. İyice bıraktım yani. Ama tarihi belli olmayan bir sınava çalışmak gerçekten çok zormuş. Konsantre olamıyorsun, motive olamıyorsun. Neyse bakalım, çalışacağız eninde sonunda.
Biliyorsun biz bu "takmama, izlememe, dinlememe" sisteme yerel seçimlerin ertesi günü geçmiştik ve halen de devam ediyoruz. Çok mutluyuz, ne yalan söyleyeyim... Dün sabah gittik oyumuzu kullandık, sonra bir daha televizyonu bile açmadık. Sadece sonuçlar ne olmuş diye akşam sekizde bir internete baktık ve öğrenip hemen kapattık...
YanıtlaSilElimden tek bir şey geliyor, o da oy kullanmak... Yaptım, bitti... Başka bir şey gelmiyor ve bu nedenle de kendimi paralayıp ömürümden yılları bu pis surat için heba etmeyeceğim...
Karar verdim, uygulamayı da becerebilirim umarım. Kendim için en doğrusu bu olacak sanırım.
SilBende uzun süredir "takmama" politikasını uyguluyorum. Zaten artık kendimi bu ülkede bir yabancı gibi hissetmeye başladım, aynı dili konuşuyorum burada doğdum ama yabancıyım işte bu insanlara. Kendim için yaşıyorum, olaylara uzun vadeli bakmamaya çalışıyorum. Hatta ülke değiştirmeyi ben de çok istiyorum, daha bugün kanada yada avusturalya'ya gitsem daha mutlu olurmuyorum diye içimden geçirdim göçmenlik kurallarına bir bakayım diye zihnimin köşesine not düştüm. Zaten uzun süredir bir yere ait olma duygum da kalmadı. Artık dünya vatandaşıyım diye düşünüyorum. İnsanları taraf haline getiren tüm bu uyduruk etiketlerden din, ırk, mezhep öyle sıkıldım ki. Bizim ülkemizde olanlar da batmıyor artık açıkçası biliyorum çünkü hepsi kurgunun parçası. Birileri bir yerlerde ince ince senaryolar yazıyor, yönetmen edasıyla dünyaya hüküm sürüyor bizde bu girdabın içinde harala gürele boğulmamaya çalışıyoruz. Benim hiç bir şeye inancım yok bu sebeple artık ne dönen girdap umrumda ne de boğulmak. Kendi akıntımda süzülüyorum yavaş yavaş, küçük mutluluklarla besleniyorum güzel bir müzik duyduğumda iyi bir kitap okuğumda şenleniyorum ya da daha önce gezmediğim bir yeri gördüğümde...başka türlü geçmiyor hayat/zaman..
YanıtlaSilAynı yabancılık hisleri. Kabuğumuza çekilmeye mecbur bırakılıyoruz. En güzeli dediğin gibi, kendi mutluluklarımızla avunup takmamaya çalışmak.
SilValla ben de 30 marttan beri takmıyorum. Ne haber, ne gazete...içinde siyaset barındıran tek eylemim pazar günü gidip oy kullanmaktı. Başka türlüsü ancak kafayı yedirtir insana.
YanıtlaSil"Keep Calm and Read A Book" en iyisi bu :)
Takmamaya karar vermiş olanlar çoğalıyor :) Bir parti mi kursak :)
SilEpey kalabalığız demek ki.. Apolitik politikacılar partisi.. =P
YanıtlaSilCidden takma kuzum, şu cümleyi yazarken bile nabzım hızlanıyor.. Takma, düşünme..
Dolce vita!
APP. Partinin adı senden. :D Sloganımızı da Burcu bulmuştu "Keep Calm and Read a Book". Nasıl, şekillenmeye başlıyoruz bak :)
SilLogoya da kitap okuyan kediler koyarız.. Ne de olsa insanlardan daha güvenli bir liman hayvanlar..=)
YanıtlaSilSüper :)
SilBenim yüreğimdeki hisleri ( öfke, hayal kırıklığı, tiksinme, isyan, mide bulantısı...) bu kadar iyi paylaşan bir yazı okumamıştım son zamanlarda. Sanki kendi cümlelerimişçesine içimde hissederek okudum. Ve aynı kararı ben de uygulamaya çalışıyorum bir süredir. Ama tabii bu o rezilin orada -hele de o noktada- olduğu ve etrafımızın bir dolu ağzı salyalı acayip tiple çevrili olduğu gerçeğini ne yazık ki değiştirmiyor. Ama evet, psikolojimiz için bunu yapmak gerek, en azından bazen.
YanıtlaSilSevgiler.
Kararımı uygulamaya devam ediyorum, haber izlemiyorum, görmemeye, duymamaya çalışıyorum. Aslında hep eleştirdiğim, kızdığım insan tipi gibi davranmaya çalışıyorum ama kendi sağlığım için de yapabileceğim en iyi şey şimdilik bu, maalesef durum böyle :( En azından bizler için şimdilik böyle. Teşekkür ederim.
Sil