"Doğal koşullar altında hayvanlar birbirini yaralamaz, kendi yavrularına saldırmaz, mide ülseri olmaz, oburluktan hasta oluncaya kadar şişmanlamaz, kendi kendilerini tatmin etmeye kalkmaz, kendi türünden olanları öldürmez." diyor Desmond Morris.
Doğal ortamlarında yapmadıkları tüm bu davranışları esir tutuldukları, sergilendikleri hayvanat bahçelerinde yapıyorlar. İnsanların insanat bahçelerinde yaptıkları gibi...
Yazar, tıklım tıklım yaşadığımız kentler için işte bu tabiri kullanıyor: insanat bahçesi. Bizlerin de hayvanat bahçelerindeki hayvanlar gibi, doğal ortamımızdan uzakta anormal davranışlar sergilediğimizi ve bu hızla devam edersek tüm dünya yaşamı için geri dönülmez sonuçları olacağını söylüyor.
İnsan ve hayvan toplulukları arasındaki davranışsal benzerlikleri bir sosyolog gibi incelemiş ve inkar edilemeyecek sonuçlar çıkarmış.
Süper kabile yaşamı dediği kent hayatında insan davranışlarının altında yatan evrimsel kalıntıları gösteriyor ve kendi kendimizi nasıl büyük bir çıkmaza sürüklediğimizi anlatıyor. Keyifle okudum ve yazarın diğer kitabı Çıplak Maymun'u da alacaklarım listesine ekledim.
Kitaptan altını çizdiklerimi yazmadan önce fotoğraftaki tüyün hikayesini anlatmak istiyorum. Kitabın üzerindeki tüy evlenmeden önce İkea'dan aldığım yastıktan. Henüz şimdiki bilinç seviyemde olmadığım zamanlarda alınan bir yastık. Kitabı okurken yastıktan fırlayan sivri ucu battı. Çekip çıkardım, kulağımda tüyleri yolunan kazların çığlıkları ve aklıma kaz tüyünün nasıl elde edildiğine dair izlediğim bir video geldi. Tüyü elime aldım, yıllar önce benim yastıklarımı doldurmak için tüyleri yolunan kazlardan özür diledim.
- Hayvanat bahçesindeki hayvan ya yapayalnızdır, ya da doğal şeklinden çok farklı bir toplumsal grup içine kapatılmıştır. Yakındaki kafeslerde başka hayvanları görür, seslerini duyar ama gerçek bir ilişki kuramaz onlarla. Talihin garip bir cilvesi; kentteki insanların süper-sosyal koşulları da buna çok benzer. Kent yaşamının insanı yalnızlığa sürüklemek gibi bir tehlikesi olduğunu çok iyi biliriz. Kişisellikten yoksun bir kalabalık içinde kolayca yitip gider insan.
- Çağdaş bir süper kabile üyesi olarak dünyaya geldiğimizde, insan zekasının, yaşamı sürdürmekle ilgili temel sorunları önceden çözümlemiş olduğu bir ortamda buluruz kendimizi. Hayvanat bahçesindekiler için olduğu gibi, bizler için de her türlü güvenlik tedbirleri alınmıştır. Çoğumuz bir çeşit işle uğraşmak zorundayızdır, ama teknik gelişmeler sayesinde uyarılma çabası için yeterince zaman kalmaktadır. Yiyecek ve barınak bulmak, yavru yetiştirmek, toprağımızı savunmak, düşmanlarımızdan kaçmak gibi sorunlar artık günümüzü ve gücümüzü tüketmemektedir. "Ama ben hiç durmadan çalışıyorum" diye karşı çıkarsınız buna, şu önemli soruyu bir sorun kendinize: Daha az çalışsam yine de yaşayabilir miyim? Çoğunluk için bu sorunun cevabı evet olacaktır. Çalışmak, çağdaş süper kabile adamının yiyecek sağlamak için avlanmasının yerini tutar ve tutsak hayvanlar gibi o da yarattığı gereksiz bir takım karmaşık biçimler içinde çalışır. Sonra da çözümlemek üzere kendi kendine sorunlar yaratır.
- Ne yazık ki aslında kendine özgü zaafları ve güçlü yanları olan bir hayvan olduğumuzu unutmak eğilimindeyiz. Kendimizi, üzerine herhangi bir şey yazılabilecek boş kağıt gibi görürüz. Doğru değildir bu. Dünyaya temel davranışlarımızı belirten bir yönetmelikle geliriz. Bu yönetmeliğin koşullarına uymak ya da onlara karşı gelmek tamamen kendi sorumluluğumuzda. Uygar süper kabile vatandaşı maskesi altında dolaşan, canı pahasına eski atalarından kalma nitelikleriyle, olağanüstü yeni durumu arasında bir denge kurmaya çalışan ilkel bir kabile avcısı. Bu hayvana bir şans tanınırsa içinde yaşadığı insanat bahçesini son derece güzel bir oyun bahçesine çevirebilir. Eğer bu şans tanınmazsa, toplumumuz geçen yüzyılda hayvanların tıka basa doldurulup sergilendiği vitrinlere benzeyen bir tımarhaneye dönüşecektir. XX. yüzyılın süper kabile üyeleri bizler için, gelişimleri izlemek ilginç olacak. Çocuklarımız içinse ilginçten öte bir yanı bulunacak. Duruma el koyacak yaşa geldiklerinde insan türü o denli büyük sorunlarla karşı karşıya kalacak ki, bizden sonraki kuşak için bunları çözümlemek, bir ölüm kalım sorunu olacak.
Kesinlikle yaşadığımız yüzyıl ile ilgil tespitler benzetmeler ne kadar doğru, okunması gereken bir kitaba benziyor.
YanıtlaSilBende de aynı yazarın "kedinizi nasıl bilirsiniz" kitabı var buradaki konuyla hiç alakası yok ama onu da tavsiye ederim, bu kedisizlik başıma vurmuş, kediler ile ilgili olan piyasadaki bütün kitapları toplamışım sanırım :/ :)
Kediciler böyle işte, başlıkta kedi kelimesi geçsin, kedi fotoğrafı olsun hemen alırız :) İyi bir satış malzemesi kedi :D
SilBir de bunu oku derim fırsatın olduğunda.. Ben ilk linki kopyaladım ama belki piyasada daha uygunu da vardır. Benim insanlığa bakış açıma yeni bir pencere daha açmıştır.
YanıtlaSilhttp://www.idefix.com/kitap/sevisen-beyin-geoffrey-miller/tanim.asp?sid=W8USQDMPRB4BAKTMGWFY
Listeye eklendi :) Teşekkürler.
Sil