Bugün benim doğumgünüm. Teeee 33 yıl olmuş bu dünyaya geleli. Bu benzersiz, muhteşem dünyaya geleli. Ciğerlerime ilk oksijen girmesinin üzerinden tam 33 yıl geçmiş. Vayyy anasını diyorum ya, 33 yaşındayım. Ben mi tuhafım yoksa herkes mi böyle hisseder bilmiyorum ama yaşım bana çok büyük geliyor. Yıllar geçse de ben hala kendimi küçük hissediyorum. Yaşıma inanamıyorum yani.
Yaşamayı çok seviyorum ama ölmekten de hiç korkmuyorum. Öbür dünya, cennet cehennem ve en küçük detayına kadar tasvir edilen işkenceler kısmı da gözümü korkutmuyor. Çünkü o konularla ilgili kafamdaki soruları çok net ve kesin bir şekilde hallettiğimi düşünüyorum. Tabi ne şekilde öleceğin de önemli, acı çekerek ölmemek ilk tercihim :) Hakikaten normal değilim bak, doğumgününde ölümden bahseden biri ne kadar normal olabilir ki?
Neyse, dün akşam kanalın birinde bir belgesel vardı. Hayvanların yuva yapma ritüellerine ilişkin bir belgeseldi. Kırlangıç mıydı, hangi kuştu emin değilim. Neyse, bu kuşlar, minicik bedenleriyle, bir mağaraya yuva yapıyorlar, ama nasıl? Salyalarıyla. Minicik gagalarıyla, canla başla, salyalarıyla yuva inşaa ediyorlar. Salyaları, donarak cam gibi oluyor. İçlerine girebilecek kadar yuvarlak şirin mi şirin bir yuva. Ve ne oluyor biliyor musun? Dünyanın en gereksiz ve en vahşi canlısı insan, bu kuşların yuvalarının protein açısından çok dehşet bir kaynak olduğuna karar verip, bunlardan çorba yapıyor. Ve bu minik kuşların salyalarıyla yaptıkları yuvalar talan ediliyor. Kilosu binlerce dolardan satılan minik kuş yuvaları çorba yapılıyor. Kuş salyası çorbası... Aklımı kaybedecektim bunu izlediğimde. Nasıl canlılarız biz? Dünya, gerçekten müthiş bir yer, eşsiz güzellikte, muhteşem yaratıklarla dolu. Bir istisna ile: İNSAN. Dünya üzerinde doğayla bu kadar çatışan, dünya kaynaklarına ve diğer canlılara bu kadar zarar veren, üretmeyen, devamlı tüketen ama kendini dünyanın en değerlisi, en üstünü sayan başka bir canlı var mı? O kadar utandım ve sinirlendim ki belgeseli izlediğimde. Nasıl bir yaratık, minicik bir kuşun canını dişine takarak yaptığı bir yuvayı yiyecek olarak düşünebilir aklım almıyor. Neymiş protein deposuymuş. Batsın sizin bencilliğiniz, kibiriniz, lanet insanlığınız. Nefret ettim bir kez daha insanlıktan.
Sonra başka bir kuşu gösterdi, çardak kuşuymuş. Erkekleri yuvayı yapıyormuş, ama görmeniz lazım. İnanamadım ben o yuvayı bir kuşun yaptığına, o kadar düzenli, o kadar nizami ki. Çalıları toplamış, çatı yapmış, ve inanamadım; süslemiş. Resmen dekorasyon yapmış kuş. Yuvanın girişine çiçekler koparmış koymuş, yuvanın içine meyveler taşımış. Ve çiçekleri soldukça değiştiriyormuş tazeleriyle. Maksat en güzel yuvayı yapıp dişiyi etkilemek :) Çok güzeller yaa, muhteşem yaratıklar hayvanlar. Bizim tam tersimize.
Bakınız, şurada 25 gr. kuş yuvasını 77 dolara satıyorlar ve detaylı fotoğrafları da koymuşlar bi güzel. Şurada da, dünyanın en pahalı 10 yemeğini sıralamışlar, 5 numarada kuş yuvası çorbası var. Hele 7 numaraya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir öğününüz için, bu güzel canlılara bu kadar işkence yapmaya değer mi sizce?
Yine beni zıvanadan çıkardı bu insanoğlu, doğumgünümde kırlangıç yuvalarından bahsediyorum. Off, off ne olacak benim bu halim?
Kitapsız Kediiiiiii doğum günün kutlu olsun...sevdiklerinle beraber mutlu ve sağlıklı yaşlan :)
YanıtlaSilBak şimdi ben de çok sinir oldum o kuş yuvasından çorba yapanlara. İnsan ne kadar aşağılık bir yaratıktır böyle ya :(
Yuvasının önüne çiçek koyan çardak kuşuna bayıldım, ne muhteşem bir şey...Doğa kendi halinde ne kadar güzel, keşke insan gibi gereksiz bir tür hiç olmasaydı bu dünyada...
İyi ki doğdun, bu zalim dünyada( arebesk kaçtı:) kırlangıç yuvaları için üzülebilen iyi insanların varlığı bana umut veriyor...Ben ölümden korkuyorum ,hem de çok,geceleri kimi bulursam oğlum ,eşim,kedim sıkı sıkı sarılmadan uykulara bile dalamıyorum,sanki beni ölümden kurtarabileceklermiş gibi...
YanıtlaSilMutlu yaşların olsun :)
YanıtlaSilİnsan belli bir yerden sonra inanamıyor hakikaten koca koca yaşlara geldiğine. Mesela ben, en son 25-26'da sabitlendim kaldım, ne kadar zorlasam da kendimi daha büyük hissetmiyorum. Çok iyi anlıyorum yani seni :)
Diğer yazdıkların hakkında yorum yapmak bile acı veriyor, o yüzden sadece offff deyip bırakmak istiyorum.
Burcu, Ayşe, resimli günlük, teşekkürler hepinize.Bugün yine hastanedeydik. Pek keyfim yok.
YanıtlaSilCağğğnım Kitapsız Kedi :) Hayat bu sıra seni çok yordu ama değiştirmedi, hala çok güzel bir insansın. Böyle kal (ama hayat seni daha bir el üstünde tutsun, şımartsın bu sene e mi!) Çok sevgilerimle, iyi ki doğmuşsun..
YanıtlaSil:) Cerenciiiim, teşekkür ederim. Sen de çok güzel bir insansın. Evet yaa, bu aralar gerçekten yoruluyorum :( Lütfen geçsin artıkk.
SilNice mutlu, sağlıklı, huzurlu yılların olsun ♥ Ben de 30'uma geldim, aynı şekilde inanamıyorum ama eş zamanlı olarak da hiç etkilenmedim. "Sen hele 30'una gel de o zaman göreceğim doğum günlerini nasıl kutladığını" diyenler bile olmuştu. Ha 28, ha 30, ha 33. Mutluyum, sağlıklıyım, gün gelir ölürüm de, tey tey tey modu hakim bende de :))
YanıtlaSilİnsanlar, insanlık, dünya, düzen konuları ise hepimizi üzüyor. Utanıyorum halimizden, çok kötüyüz....
Teşekkür ederim Kızlı Erkekli Kedili. En güzeli ve sağlıklısı senin düşünce tarzın :) Tey tey tey olmak lazım aslında. Sevgiler.
SilCanım benim biraz gecikmeli okuyorum blogları bu ara doğumgünün kutlu olsun, geçmiş ama az geçmiş...öbür yazdıklarına hiç ama hiç girmiyorum bile <3
YanıtlaSilTeşekkür ederim Mari :) Az geçmiş evet, senin gibi 40 gün 40 gece doğumgünü kutlayan biri için geç değil tabi :D
Silbak bak bak sataşma var:)))
SilYok caaanım, ne sataşması. Benimki kıskançlık işte. Bizim doğumgünleri kısa sürüyor be Mari :) Ne mutlu sana.
Sil:)) 40'tan sonra böyle oluyor deliye her gün bayram:)))
Sil;)
Sil