Gerçekten yoruldum artık ben. Ülke gündeminden yoruldum, milletin cahilliğinden yoruldum, koşuşturmaktan yoruldum, her şeyin benim başıma geliyormuş hissinden yoruldum, yetişememekten, bastırılmışlık hissinden, derdimi anlatamamaktan, anlaşılmamaktan yoruldum.
Seçim öncesi gündem yoğunluğu herkesin malumu. Seçim sonrası için umudumun olmadığını biliyordunuz zaten. Haklı da çıktım. Benim bu ülke için umudum kalmadı maalesef. Uzun zaman önce yitirdim umudumu. Çaresiz hissetmek ve yapabileceğim bir şey olmaması ne kadar kötü bir durum. Uzun yıllardır bu duyguyla yaşamak o kadar yıprattı ki beni. Bir tek ülkemin durumu için değil bu duygu. Sömürülen, ezilen, işkence gören tüm canlılar için kendimi aşırı derece çaresiz hissediyorum. Olanları görüp, bilip de bir şey yapamamak, çığlıkları duyup da yardım edememek. İnsanların vurdumduymazlığına şaşıramıyorum bile artık.
Fırsat sitelerini sık sık ziyaret ederim bilindiği üzere. Recep İvedik'i eşim çok sever. Sinema fırsatı bulunca aldım. Dün akşam sinemaya gidecektik, işten çıktık, bakkala gidip ekmek aldık, eve girecektik ki ağaçların altında bir kedi gördüm. Başında da bir kız ve adam vardı. Bizim baktığımız, yemek verdiğimiz bir kedi var. Yavru daha, üstüne üstlük de hamile yavrucak. Karnı kocaman oldu. Bir baktım ki o kedi, yatıyor öylece. Doğurdu sandım önce, kıza sordum, köpekler saldırmış, arka ayaklarını sürüyerek yürüyormuş. Belediyenin veterinerini aramış. Allahım dedimmm yaa, neden bennnn. Neden benim başıma geliyor hep böyle şeyler. Neden hep böyle şeylerle ben karşılaşıyorum.
Yavrum, kimbilir ne kadar acı çekiyor ama sessiz sedasız yatıyor öylece. Bakışları kalbimi dağladı. Yarım saat kadar sonra geldi hayvan ambulansı. Kediyi aldılar, uzun bir süre kalabilir bizimle dediler. Tamamen iyileştikten sonra, kısırlaştırılıcakmış. Telefonla takip edebilirsiniz, hafta içi gelip görebilirsiniz dediler.
O moralle Recep İvedik izledik. Sinema kampüsün içinde ufak bir salondu ve sadece 4 kişiydik. Filme gelince çok kötüydü. Recep İvedik serisinin en en en kötü filmiydi. Hiç gülmedim desem abartmam. Trilyonlar kazanılan bir film bu yahu, inanamıyorum, bu kadar mı kalitesiz olur bir film. Merak eden varsa hala, sakın para verip de izlemeyin derim.
Pazartesi günü yine hastanedeydim. Babamın Cuma gecesi acilde yeniden takılan sondası çıkarılacak, neden idrar yapamadığına dair doktorla görüşülecekti. Sabah 10'dan saat 15:30'a kadar doktoru bekledik. Babam da ben de, çok sabırlı insanlar değiliz, ikimiz de sinirliyiz. Ama şunu söyleyeyim, hastaneler insana sabretmeyi (s.s) kuralıyla öğretiyor. S.S. kuralını bilmeyen yoktur dimi. İstersen sabretme. Peygamber olma seviyesine erişebilirsiniz sabır düzeyinde. Neyse sonunda doktorla görüştük, ameliyat yerinde ödem oluşup, idrar kanalını tıkadığını, bunun olasılık dahilinde olduğunda söyledi ve sondayı yeniden çıkardılar. Sonda erken çıkarıldığında olabiliyormuş bu durum. Su içip, idrara çıkmasını beklememizi söyledi. Su içtik, bekledik, tuvalete gitti ve hastaneden çıktık. Yani yine tüm gün hastanedeydik. Bundan sonraki hastane günümüz, pataloji sonuçlarını aldığımızda. Babama kalsa, bir daha asla gitmicek, ben ölecem yine gelmem buraya diyor ama maalesef öyle olmuyor. Umarım sonuçlar temiz çıkar da kurtuluruz hastaneden. İşkence resmen.
Gündeme ilişkin ise diyecek söz bulamıyorum açıkçası. Sandık, sandık diyip durmalarının sebebi, demokrasi tutkunu olduklarından değil elbette ki, bunu bilmeyen salaktır bence. Demokrasi bu adamlar için sadece bir merdiven, ulaşmak istedikleri yere geldiklerinde ayaklarıyla tekmeleyip atıverecekler. Sandığına güvenmeyen bir millet olduk işte. Oylarının akıbetinden emin olamayan. Nasıl güvenelim, nasıl emin olalım, gördük ne haltlar yendiğini. 41 ilde sayım sırasında yaşanan elektrik kesintileri için enerji bakanımızın yaptığı "kedi" açıklaması ise zeka sınırlarını zorluyor. Beyin kapasitem bunu anlamak için yetersiz kalıyor. Onların über zekalarına aklım ermiyor.
Yaniiiii, hakkaten yoruldum ben ya, zihnim yoruldu, bedenim yoruldu, ruhum yoruldu. İnsan olmaktan, bu ülkede yaşamaktan yoruldum.
Ben de yaşamış kadar oldum yazdıklarını okuyunca...
YanıtlaSilYine sen bilirsin ama bir süre ara ver, haber bile izleme, gerekirse internette gezinme bile... Biraz dinlen... Yürüyüşe çık... Biz aylardır gece yarılarına kadar tartışma programlarını izlerken, o sırada bahar gelmiş de geçiyormuş, bak... Sonrasında kendini iyi hissettiğinde yeni baştan başlarsın :)
Ara vermek istesem de beni buluyor yine sorunlar. Kaçış imkanının olmadığı bir labirentteki fare gibi hissediyorum kendimi. Birileri yukardan düzenekler kuruyor ve izliyor sanki. İşte dünkü sinema planı mesela. Gidelim, biraz gülelim dedik, kediciği bulduk tam çıkacakken.
SilSevgili Kitapsız kedi,Ceren'in rahatlama yöntemleri yazısında ki yöntemleri uyguluyorum,( elimde olan imkanlarla), küçük şeylere odaklanıyorum,oğlumun ödevlerine kafa yoruyorum,küçük şeyerde ne varsa onlarda var,büyükler çok acımasız,vahşi ve aklım almıyor...
YanıtlaSilAyşe, Ceren'in önerilerini denicem, söz. Bu arada Ceren kayıplarda, yazmıyor ne zamandır.
SilCeren oy vermeye geldi memlekete :) Aile saadedi yaşıyor, anca böyle haftanın bu günü sabahın 06.45 ile 07.15 arası internete girebiliyor, seni de anca okuyor, özledi çok ;)
SilHoşgelmiş Ceren'le Maya'sı memlekete :) Sen de özlettin valla. Sabah sabah yorumlarını görünce içim açıldı, gönlüm ferahladı kız :)
SilDuyarlı olmak işte tüm bunların sebebi. Üzgünüm ama tedavisi yok. Doğuştan duyarlı geldiysen dünyaya çekeceksin.
YanıtlaSilSeçim konusunda çok umutlu olmak zaten saflık olurdu ama insan bu kadar da olmaz diyor yahu, bunca olan bitenden hiç kimsenin etkilenmemis olması nasıl mümkün olur? Benim hala aklım almıyor.
Sandığa güvenden bahsetmişsin, bir sandık mı, artık hiç bir şeye güveniyoruz ki. Vah ki ne vah.
:( Her kelimen doğru, ne denir başka?
SilYaşadıklarını öyle iyi anlıyorum ki, sanki bir enerji yayıyoruz evrene, nerde aksaklıklar, nerde haksızlıklar, bizim önümüze geliyor. Kedi şanslıymış ki önüne çıkmış, yine olabileceği en iyi duruma kavuşmuş.. Yalnız hayvan ambulansı muhteşem birşeymiş, haberim yoktu. Yıllar önce aynı şekilde bir elimde kediyle veteriner aramıştım sabahın bir saati, nasıl zordur o bilirim :(
YanıtlaSilHastane konusunda da, teyzem kanser olduğunda ameliyat sonrası o güçsüz haliyle, o dokunsan ağlayacak psikolojiyle hepimizi koridorlarda saatlerce doktor bekletirlerdi. Yok mudur bu işin bir sıra alma, randevu verme, hastaya insan gibi yaklaşma hali derdim. Bir de torpilliyiz biz, ailede hekim çok. Teyzem başkasının hakkını almaz, en sona kalır (bu incelikten kanser oldu zaten).. Ben saatlerce koridorda kemoterapiye girişi beklediğimizi bilirim, bu hele ki kanser hastasına yapılacak şey mi.. Çok zor bir süreç, Allah kolaylık versin!
Memleketin haline gelince.. Sözün bittiği noktadayım resmen. Olan biteni film gibi izliyoruz.
Belediyenin sunduğu gerçekten güzel bir imkan hayvan ambulansı. Konak belediyesine teşekkür ediyorum :)
SilHastaneler konusu ise gerçekten vahim. Koridorlarda beklemekten hasta oluyor sağlıklı insan bile.
Evrene nasıl bir enerji sinerji -ne haltsa- yayıyorsam en kısa sürede bundan kurtulmalıyım Ceren. Yolda yürürken görmekten korktuğum şeylerin hepsi benim başıma geliyor. Kafamı çevirip gidemem, o zavallı çaresiz orada acılar içinde yatarken nasıl yürünüp gidilir ki. Geçenlerde yine bizim mahalledeki bir köpek uyuz olmuş. Sürekli kuyruğu bacak arasında dolaşan, kedilerle sürtüne sürtüne dolaşan, yemek verseniz yemeği bırakıp beni sev diye arkanızdan gelen bir köpekçik. Bir baktım sürekli kaşınıyor, pembe pembe çıkmış derisi. Şimdi nasıl boşvericem. Kafa takıldı kaldı köpekte, gittim veterinere, ilaç aldım. Gün aşırı bir sosisin içinde yutturdum. Sokaklarda köpek aradım elimde ilaçlı sosisle :) Ama şimdi iyileşti ya, ne kadar mutlu ve huzurlu hissediyorum kendimi anlatamam :)